Günümüz şartlarında kendimi sorgulamalarım giderek arttı.

Umut daima yaşama nedenim. Hep umutlanmak için bir gerekçem oldu.

Günümüz şartlarında kendimi sorgulamalarım giderek arttı.
Günümüz şartlarında kendimi sorgulamalarım giderek arttı. Sorgulamalarımın arttığı bu dönemde sürekli kendimi ayakta tutmak için çok mu zorluyorum diye umudu araştırdım.

Umut daima yaşama nedenim. Hep umutlanmak için bir gerekçem oldu. Her daim yeni günün bugünden daha iyisini getireceğine inanıyorum; öyle olsa da, olmasa da.

Umut kelimesini araştırdığımda kullanımının bizim kadim kültürümüzde çok eskilere dayandığını gördüm. Umut sözcüğüne ilk kez Dede Korkut Hikayelerinde rastlandığı aktarılıyor. Her ne kadar Dede Korkut Hikayeleri 15. yüzyılda yazıya geçirilse de, sözlü olarak hikayelerin kimilerine göre ilk kez 7. yüzyılda, kimilerine göre 9. yüzyılda anlatılmaya başlandığı rivayet ediliyor. İşte umutla tanışıklığımızın bizim kültürümüzde bu kadar uzun bir geçmişi var.

Belki bu nedenledir umuda sıkı sıkıya sarılmam, belki de Marcus Aurelius’un dediği gibi “İnsan gereksiz davranışlarıyla birlikte, gereksiz düşüncelerini de bırakmalıdır. Çünkü ancak o zaman lüzumsuz eylemler son bulur.” gereksiz düşüncelerimi bırakmamı sağladığındandır umudun bendeki özel yeri.

Hepimizin bünyemizde derinlerde taşıdığımız umut var. Yeter ki umudu ortaya çıkaracak küçücük bir kıvılcıma izin verelim. Siz umudunuzu ayakta tutmak için ne yapıyorsunuz?

Bir de tabii umuttan bahsederken umudun binlerce yıl öncesine dayandığı kültürümüzde,  yine bir umudun peşinden giderek 100 yıl öncesinde inandıkları umudu gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk’ü ve aziz şehitlerimizi anmamak olmaz. Ruhları şad olsun. Umudun peşinden gitmeleri bize bir ülke ve 100 yıllık Cumhuriyet’i getirdi. Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.

Özlem Akyüz Atamer

Kale Grubu şirketinde Head Of Legal
Resim önizleme