DİNİN ANLAMAN KADAR!

"Teslimiyet" kavramı slm kökünden geliyor.

DİNİN ANLAMAN KADAR!
DİNİN ANLAMAN KADAR!
"Teslimiyet" kavramı slm kökünden geliyor. Barışmak, tecelli ile hemhal olmak, onda gark olmak demek aslında. Tevhid ancak böyle idrak edilir, denilmek isteniyor. Lakin bizde bir garip tutum var ve çok yaygın. Teslimiyetin, aklı devre dışı bırakmak olduğu vehmi övülüp duruluyor...
Halbuki bu fakire göre teslimiyet bir "anlama hali" olmalıdır!
Anlama esnasında bir "kendini verme" kendinden geçiş, mânâ ile buluşma hali yaşanıyor ya, işte asıl "teslimiyet"i o anda aramak lazım.
Anlarkenki müstağrak oluşta! Gark oluşta... Özgürlük de, kişilik de, kulluk da... bu bağlamda değerli.
İnsan aslında aklıyla görür, şehadet eder! Körlüğe övgüyle varılan bir yer yok!
Yani bırakın akıl dışına hapsolmayı, bilakis bütün melekelerimizle tefekkür ederken o buluşma tahakkuk edebilir.
Başkaları farklı "düşünse" de, onları zorlayacak takatimiz de yok maalesef.
"Senin dinin sana, benim dinim bana!"
Bendenize göre, insanların dinleri de kendileri kadar! Kendileri, yani anlamaları kadar!
Sabahımız hayrolsun, akşamlarımız zengin anlamalardan süzülen hayırlarla gelsin azizler.
Dr. Sait Başer
Bir dans görseli olabilir