Büyük bir sınavdan geçiyoruz, bir yol ayrımı var önümüzde.

Kayıplarımızı hiç unutmadık belki ama neden kaybettiğimizi unuttuk.

Büyük bir sınavdan geçiyoruz, bir yol ayrımı var önümüzde.
Yaz stajı yapıyorum 17 Ağustos 99'da, ailem Heybeliada'da yazlıktayken ben evde yalnızım.

Hatırlayanlar vardır, o günler aşırı sıcak geçiyor, bütün camları açmışım odam çok bunaltıcı diye salonda yatıyorum. Bir uğultu ve çok güçlü gürültü ile uyandım, uyku sersemiyim, zifiri karanlık, bir türlü dinmek bilmeyen sarsıntı var, elimi tutunmak için koltuğun kenarına koyuyorum, duvara yapışık duran koltuk 10-15 cm öteye gidip geliyor. Bir şangırtı kopuyor o sırada dolap kapakları açılıp, tabaklar yerlere saçılıyor. İçim geçer gibi sanki bayılmak üzereyim korkudan, komşuların bağırmalarını duyuyorum "Deprem oldu haydi iniyoruz." çığlıklarına ayak sesleri karışıyor. Dışarıdan köpeklerin uluma sesleri geliyor, "Bizim buralarda ne çok köpek varmış" diye düşünüyorum. Bir yandan da donmuş haldeyim ne "çök, kapan, tutun" var aklımda ne de komşulara uyup kendimi can havliyle dışarı atabiliyorum. Neden sonra merdivenlerde buluyorum kendimi herkes inmeye çalışıyor o anları hayal metal hatırlıyorum ama kapıdan çıktığım an hala aklımda. İlk gördüğüm şey gökyüzü aman Allahım diyorum gökyüzünde neredeyse siyahlık yok. Her yer elmas gibi kocaman ve pasparlak yıldızlarla dolu. Ağzım açık bakakalıyorum.

Ben üzerimde gecelik ve terliklerle hemen herkesle benzer bir halde sitenin bahçesinde oturuyoruz.
Hepimiz kenetlenmişiz birbirimize, bir abimiz "Yarın iş var, eve gitmem lazım diyor, onu durduruyorlar artçı depremler oluyor çünkü bir yandan.

Kimse kimseyle iletişim kuramıyor, ufak bir radyo getirmişler, haberleri dinlemeye çalışıyoruz. Biri diyor ki "İzmit'de deprem oldu." Öbürü diyor "Yalova yerle bir olmuş." Bunları yaşarken bir yandan da olanlara pek anlam veremiyorum; annem, teyzem kuzenlerim Adadalar, Yalova'da Gemlik'te , Çınarcık'ta ailemin diğer fertleri var, Dayım Gölcük'te Donanma'da, biri bağırıyor oradan "Gölcük haritadan silinmiş"diyor, kalbim sıkışıyor ağlamak istiyorum onu da beceremiyorum. O sıcakta buz kesmişim, sabah olunca daha iyi anlıyoruz, durum düşündüğümüzden de kötü oralarda..

Ailemden kimseyi 99 da kaybetmedim. O gece çok ayrı bir yerde hatıralarımda, aradan bu kadar yıl geçti, bunları yazarken bile ne hissettiğimi, ne kadar endişe ettiğimi ve üzüldüğümü anlatmayı başaramıyorum :(

Ve bugün yine söyleyecek söz bulamayacağım biliyorum.

17 Ağustos'tan ve hemen peşinden gelen Düzce depreminden ders almış olsaydık, sorumlular hak ettikleri cezaları almış olsalardı, deprem ülkesi olduğumuzu unutmasaydık,
yaşamını yitiren her bir cana rahmet geride kalanlara sabır dilemekten başka yapacak şeylerimiz de olabilirdi.

Büyük bir sınavdan geçiyoruz, bir yol ayrımı var önümüzde. Bilime inanan herkesin anlayabileceği tek şey var, bu felaketler belki bugün değil, yarın yada öbür gün yeniden yaşanacak.

Kayıplarımızı hiç unutmadık belki ama neden kaybettiğimizi unuttuk. Hepimizin artık durmadan sorması gerekenler var bu kez. Doğanın karşısında acziyet içinde felaketi beklemek yerine "Ne değişti diye bakıp ne görüdüğümüz"ün takipçisi olacak mıyız?