BILL GATES MELEK Mİ, ŞEYTAN MI?

Rockefeller aşı kampanyaları yaptı. 21. Yüzyılda öncü görevini Bill Gates’e bıraktı” diyor.

BILL GATES MELEK Mİ, ŞEYTAN MI?

Bu yazıyı yazdığım programı bile kendisine borçlu olduğumuz Bill Gates’in şeytan olması ihtimali üzücü ve ürkütücü. Çünkü böyle dâhilerin evrensel insani değerlere sahip olması sıradan insanlardan daha önemli.

COVİD 19 salgınına sebep olan virüsün yapay olarak üretildiğine dair çok ciddi iddialar seslendiriliyor. (En son Nobel ödüllü bir Fransız Profesör bu iddiada bulundu.) Yapay olarak üretildiyse bunu üretenlerin de çok zeki olduklarına şüphe yok.

Bulunacak aşı veya ilacın sadece sağlık yönünden değil, ekonomik ve politik etkileri de olacak.

Dünya aşı ve ilaç sektörünün ekonomi politiğini inceleyen “Kara Kutu” adlı kitabında Soner Yalçın “20. Yüzyılda sarıhummadan başlayarak bir yüz yıl boyu Rockefeller aşı kampanyaları yaptı. 21. Yüzyılda öncü görevini Bill Gates’e bıraktı” diyor.

20. Yüzyılın başlarında Rockefeller Vakfı petrolden elde ettiği muazzam kârlarını uluslararası sağlıkta önemli bir rol oynamak için kullanmaya başlamıştı. Bu alandaki yatırımları ve öncülüğünün insanlığa hizmet gibi ulvi bir maksadı olduğunu söylemek kolay değil. Sağlık yatırımları hem çok kârlı ve hem de dünya siyasetini belirlemede en az silah sektörü kadar önemli.

21. Yüzyılda ise Rockefeller Vakfı gibi küresel karteller, Uluslararası İlaç Üreticileri Federasyonu (IFPMA), DSÖ, UNICEF ve Dünya Bankası ile birlikte Uluslararası Aşı İttifakı olan GAVI’yi kuran Bill Gates aynı role soyundu.

Bill Gates kurucusu olduğu Microsoft’tan ayrılarak eşi Melinda ile birlikte kurduğu vakıf faaliyetlerini yürütüyor. Bu çerçevede beş yıl önce yaptığı konuşmasında bugün yaşadığımız bir küresel salgının geleceğini anlatmış. İnternette bu konuşmanın videosu paylaşılıyor.

Bill Gates, 2015 yılında yaptığı konuşmasında, 2014 EBOLA salgınından sonra dünyayı yeni bir büyük salgına karşı uyarmış.  “Önümüzdeki 10 yılda, bir şey 10 milyon insanı öldürürse, bu muhtemelen savaş değil, oldukça bulaşıcı bir virüs olacaktır" ifadelerine yer vermiş... Hayvanlardan insanlara geçebilecek bir virüsün taşıyanların çoğunun farkında olmadan başka insanlara bulaştırabileceğini ve buna karşı alınacak tedbirler yüzünden dünya ekonomisinin 3 trilyon dolar daralacağını anlatmış.

Bu anlatılanları “kendini insanlığa adamış akıllı ve zengin bir kişinin erken uyarısı” olarak değerlendirmek mümkün.

Nitekim aralarında Türkiye'nin de yer aldığı, 191 ülkenin üyesi olduğu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de Mart 2019 tarihinde benzer bir uyarı yapmış. Açıklamada YENİ BİR KÜRESEL GRİP SALGINININ KAÇINILMAZ OLDUĞU bildirilmiş.

Bu uyarı Türkiye Cumhuriyetine de bildirilmiş, ciddiye alınmış ve bir Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile kurumlar görevlendirilmiş. Kapsamlı bir rapor hazırlanmış.

Buraya kadar anlattığımız uyarılar insanlık için bilimsel araştırma yapan ve yaptıran kişi ve kurumların hayırlı ve faydalı faaliyetleri olarak görülebilir. Hatta “iyi ki varlar” diye şükranla karşılamamız gerekebilir.

*******************************

DÜNYA NÜFUSUNU AZALTMAK

Soner Yalçın’ın Kara Kutu kitabında da yer alan Bill Gates’in başka bir konuşması var ki, kafamızda büyük bir soru işaretine yol açıyor:

“Dünyada 6,8 milyar insan var ve bu rakam yakında 9 milyara çıkacak. Şimdi yeni aşılar, sağlık bakımı, üreme sağlığı hizmetleri konusunda harika bir iş çıkarırsak bunu (dünya nüfusunu) %10-15 oranında azaltabiliriz.”

Bu sözlerde, aşılarla ölümleri azaltmak suretiyle nüfusun artırılması yerine, “aşılar ile nüfusu azaltmaktan” bahsedildiği için çeşitli yorumlara yol açtı.

Sperm ve yumurta engelleyici veya hamile kalanların çocuklarını düşürmesini sağlayacak aşılar mı planlanıyordu?

Yoksa işin içinde Bill Gates de olunca düşünmeden edemediğimiz gibi, “yeni teknoloji ürünlerinin yaydığı elektromanyetik dalgaların, biyolojik varlıklar üzerindeki etkisi” ile hastalıkların, doğum ve ölümlerin kontrolü mü söz konusu?

Ya da adli tıp uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy’un, 29 Ocak 2006 tarihli yazısında öngördüğü teknolojik gelişmeler mi hayata geçiyordu?

Atasoy, "önümüzdeki 20 yıl içerisinde, özellikle biyoteknoloji ve nanoteknolojideki ilerlemelerle, 'Aptamer' adı verilen, kısa nükleik asit zincirleri kullanılarak, nefes almamız ya da hareket etmemiz için yaşamsal önemi olan, bazı hücre reseptörleri etkisiz hale getirilebilir. Hücrelerin belirli işlevlerini etkileyecek, DNA'yı değiştirip, parçalayacak, hastalıklara karşı direnci ortadan kaldıracak nano partikül boyutlarında 'moleküler zehirler' kullanılabilir. Belirli genetik özellikleri taşıyan kişilere karşı 'genetik silahlar' üretilebilir" demişti! (Yeniçağ’da Arslan Bulut yazdı.)

Hatta bu salgın kullanılarak insanların cilt altına yerleştirilecek çiplerle yarı insan yarı robot yaratıklara dönüştürüleceğini iddia edenler de var.

*******************************

BİZ NE YAPACAĞIZ?

Bill Gates ve benzerleri bizler için böyle senaryolar hazırlayan şeytanlar mı? Yoksa yüksek insanlık değerleriyle donanmış melekler mi? Sadece daha fazla para kazanmaya odaklanmış, insani değerleri her an gözardı edebilecek ihtiraslı kapitalistler mi?

Belki de her üç türden insanların mücadele ettiği bir arenadayız.     

Hiç de küçümsemediğim “komplo teorilerini” okudukça, Süperman filmlerindeki dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü ruhlu dâhilerin yarattığı korkunç tehlikeler aklıma geliyor. Bunların benzerleriyle karşı karşıya imişiz gibi hissediyorum. Bizi kurtaracak bir Süperman de bulunmadığına göre biz ne yapacağız?

Bu türlü tehlikelere karşı öncelikle devletimizi yönetenlerin ve aydınlarımızın aşı ve ilaç sanayinin hem milli sağlık ve hem de bir milli güvenlik meselesi olduğunu artık fark etmeleri şart.

Aynı risk GDO’lu gıda ürünleri açısından da geçerlidir. Milli tarım politikası da şüphesiz bir milli sağlık ve bir milli güvenlik meselesidir.

Ortalama bir AVM fiyatına laboratuvarları ve uzmanlarıyla tam donanımlı bir aşı geliştirme merkezi kurulabileceği biliniyor. Öncelik sırasını iyi yapabilen yeni bir yönetim anlayışına geçmek gerekli.

Yeni dönemde ayrıca yerli tohum, gübre gibi girdiler ile verimli, marka değeri olan, organik üretimin önemini kavrayan bir zihniyete ihtiyacımız olacak.

 

20.04.2020

Ruhittin Sönmez