42 kişilik bir arama-kurtarma ve sağlık ekibini ülkemize uğurladık.

Şüphesiz ki, dünyanın dört bir yanından yardıma koşan kişileri, bu ülke asla unutmayacak.

42 kişilik bir arama-kurtarma ve sağlık ekibini ülkemize uğurladık.
Deprem haberini aldığımda Litvanya’da idim. Büyükelçiliğimizin çabasıyla, buradan 42 kişilik bir arama-kurtarma ve sağlık ekibini ülkemize uğurladık.

Beni en çok etkileyen konulardan biri, 42 kişilik ekibin 5'inin kadınlardan oluşması ve hepsinin deprem konusunda eğitimli “gönüllüler”den meydana gelmesi idi.

Şüphesiz ki, dünyanın dört bir yanından yardıma koşan kişileri, bu ülke asla unutmayacak.

*

Gönüllülüğün değerini ve önemini yeniden anladığımız bu günlerde tanık olduğum bir başka çarpıcı örnek de arkadaşım Serkan Özizmir.

Felaketin hemen ardından Maraş’a doğru Avrupa’dan gelen bir ekiple beraber yola çıktı ve yaşadıklarını sahadan günlük olarak paylaşıyor.

-10 derecede, iki takım iki vardiya hâlinde çalışıyorlar. Açıkçası, ben, köpeklerin üstlendikleri önemli görevi de onun sayesinde farkına varmış oldum.

Çarşamba günü yazdıklarını onun cümleleriyle aktarayım:

“Bu üç kurt köpeği herkesin dilinde. Onlar yıkıntılara girdiği anda herkes susturuluyor. Çıt çıkmadan bekliyor yüzlerce kişi. Tek ümit, bir havlama sesi duymak. Çünkü canlı insanın kokusu için eğitilmişler, bir tek ona havlıyorlar. Ama, ne yazık ki beklenen o ses gelmiyor.

Saat 15.00 suları, aynı olay yeri. Diğer vardiyadan gelen müjde; 11 yaşında bir kız çocuğu kurtarılıyor. Her şeyin helâl edildiği, hep birlikte şükredilen o an.

Yabancısı Türk’ü yok…Hepimizin amacı aynı.”

*

Hatırlarsınız; tam da iki hafta önce dile getirmiştim "içimizdeki iyilik" konusunu. Hollandalı Tarihçi Rutger Bregman'ın Çoğu İnsan İyidir kitabına atıfla demiştim ki...

Bir iyi, bir de kötü yanımız var. Mesele, hangi yanımıza daha çok güvendiğimiz ve hangi yanımızı beslediğimiz.

Şu anda birçok kötü örneğe tanık olsak da, hepimiz, elimizden gelen desteği kendi imkanlarımız ölçüsünde vermeye çalışıyoruz.

Fakat, giderek daha hassas hâle gelen ve bizi “faydalı olma arzusu"yla tuzağa düşüren üç konu var:

-Teyit edilmeyen bilgileri,
-Çocuk ve yardım alan depremzede görüntülerini,
-Üzüntüyü besleyen görselleri paylaşmak.

İşte, bu nedenle ben de paylaşım desteği isteklerine sınırlı yanıt verebiliyorum.

*

Konuya uzmanlığıyla kafa yoran kişilerden de mesajlar geliyor.

Örneğin, enkazın kaldırılması konusunda acele etmemek gerektiği sıklıkla dile getiriliyor. Bunun delil açısından önemli olduğunu bir hukukçu olarak söyleyebilirim. Bir de, geçen gün ilettiği mesajla Hakan Bey'in (Çobanoğlu) vurguladığı neden var:

“Uçak kaza kırım analizleri nitelik itibarıyla dünyadaki en ileri seviyedeki incelemelerdir. Bunlardan edinilen bilgilerin ve hata sebeplerinin irdelenerek sistemselleştirilmesi sayesinde dünyadaki en düşük kaza/kayıp oranları başarılabilmektedir.

Şu anda yıkım gerçekleşmiş her yerde, kaza kırım analizi mahallerinde olduğu gibi, azami güvenlik koruma çemberleri alınmalı ve gerekli her türlü ölçüm, örnekleme ve analiz yapılmadan buralardaki enkaz asla kaldırılmamalıdır.”

*

İsterim ki, bana iletilenleri arada paylaşayım ve sizin de vereceğiniz katkılarla fikirler üstünde istişare edebilelim.

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok