29 Ekim’de evimin yanındaki ilköğretim okuluna Cumhuriyet törenleri ailecek izlemeye gittik....

Cumhuriyet Kurulduktan Sonra Okur-Yazar oranı (7 yaş üzeri kişiler baz alındığında) -17 civarındadır.

29 Ekim’de evimin yanındaki ilköğretim okuluna Cumhuriyet törenleri ailecek izlemeye gittik....
29 Ekim’de evimin yanındaki ilköğretim okuluna Cumhuriyet törenleri ailecek izlemeye gittik. Okulun bahçesini yukarıdan gören bir oyun parkı vardı oradan izlemeye koyulduk. Bu arada parkı süpüren bir belediye çalışanı vardı. Okul müdürü; Atatürk, silah arkadaşları ve aziz şehitlerimiz için 1 dakikalık saygı duruşu dedi. Hepimiz saygı duruşuna geçtik. Temizlik görevlisi süpürmeye devam etti. Garibime gitti. Neyse arkasından istiklal marşımıza geçtik ve beraberce söyledik. Görevli hiç umursamadı, işine devam etti. Yani açıkçası hangi görüşten olursan ol. Atatürk’e saygın yoksa, bari şehitlerimize saygı duy. Bari istiklal marşımıza ve onun yazarına saygı duy. Orada çok sayıda insan vardı ve hiç kimse dönüp de bir şey demedi. İşte dedim cumhuriyet, demokrasi, fikir ve vicdan hürriyeti böyle bir şey. Acaba o görevli, özlemini çektiğin düzende böyle davranabilir mi diye kendi kendime düşündüm. Keşke bazı insanlar hem Cumhuriyetimizin hem de onu kuranların kıymetini bilebilse. Atatürk, silah arkadaşları, gazilerimiz ve aziz şehitlerimizin canlarını vererek kurdukları Cumhuriyetin nimetlerinden yararlanıp bir dakikalık saygı duruşunu, bir istiklal marşını söylemeyi çok görmeseler. Bu vesile ile bir konuya değinmek isterim. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1927 yılında yapılan nüfus sayımında devletin yaptığı tespite göre (Cumhuriyetin İlk sayımı- İşbankası kültür yayınları) 13.5 milyon nüfusumuzun toplam okuryazarlık oranı (7 yaş üzeri kişiler baz alındığında) %16-17 civarındadır. Bu oranın önemli bir kısmını asker ve devlet memurları oluşmaktaydı. Yani milletimizin %85’i okuma yazma bile bilmiyordu. Okuma yazma derken latin alfabesini değil, Arapça ve Osmanlıca okuma yazma bilmiyor yada okuduğunu anlamıyor. Latin alfabesine geçildikten sonra başlatılan seferberlikle bu oran 1935 de %20.5, 1950 de %33.6, 1960 da %39.5, 2008 de %85.71, 2022 TÜİK verilerine göre 97.6 dır. Atatürk’ün kasım 1928 yılında yaptığı harf inkılabıyla, bu milleti cahil bıraktı, halkımız bir gecede okur yazarlığını kaybetti öyle mi? 1920 lerin başında İstanbul’da bir yılda basılan kitap adedi, Paris’de bir günde basılıyor. İbrahim Müteferrika’nın matbaayı Türkiye’ye getirmesinden sonra meşrutiyete kadar geçen 150 yıl içinde basılan kitap sayısı 417 dir. Avrupa’da ise 5 milyardır. Neden böyle çünkü halkımız, insanlarımız okuma yazma bilmiyor. Atatürk bu milleti köklerinden kopardı, cehalete mahkum etti öyle mi? Değerli Bağlantılarım birde sizlere bir kitap önerisinde bulunmak isterim: Atatürk, diyanet işleri başkanı Rıfat Börekçi’yle birlikte camilerde okunmak üzere 52 tane hutbe hazırlamıştır. Bu kitap”Atatürk’ün Hazırlattığı Hutbeler” ismiyle piyasada satılmaktadır. Kanaatimce, Hatasıyla sevabıyla Atatürk milletimizin başına Allah tarafından kondurulan bir talih kuşuydu. Onu, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyor, hepsine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.
Prof.Dr. Murat TOPUZ
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok