Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Nisan 19, 2020 0
Seyyar satıcının tezgahındaki Yeşil erik çağla çilek merhaba
Editor Ağustos 22, 2021 0
Nüfusun yaşlanması perfüzyonist ihtiyacını artıracak!
Editor Kasım 5, 2020 0
Tohumlardan evlere uzanan serüvenin tamamı yeni yıl koleksiyonunda...
Editor Aralık 30, 2020 0
5. Sınıftan 12. Sınıfa kadar öğrenciler yararlanabilecek.
Editor Şubat 1, 2021 0
“Türk Milleti’ne Tanrı tarafından verilen görev bitmemiştir ve dünya durdukça bitmeyecektir.”
Editor Temmuz 9, 2021 0
Danimarka, ülkedeki çalışan açığını kapatmak için yeni işçi alımı listesini açıkladı.
Editor Haziran 29, 2021 0
3 girişim potansiyel yatırımcılarıyla buluşacak.
Editor Şubat 4, 2021 0
“Anayasayı çiğneme cesaretini Cumhurbaşkanından alıyorlar”
Editor Ekim 4, 2020 0
Biri çağırınca işim var işim derdi
Editor Temmuz 8, 2020 0
Bitki çayları ve sıcak su torbası işe yaramaz!
Bunu hep demiştim, Türkiye'de ne oluyorsa "insan faktöründen" dolayı oluyor diye. Çünkü Türkiye bir trendler ülkesi. Biz yeniliği trend olursa seviyoruz, sonra vazgeçiyoruz.
Her şey aslında orman yangınlarından sonra "aşurenin ya da irmik helvasının içindeki çam fıstığını" çıkarmamızla başladı. Çünkü bundan kar ettiğimizi düşündük. Sonrasında bir yağ krizi yarattık kendi kendimize. Yağlar bitiyor, stoklar bitiyor dedik (aslında öyle bir şey hiç bir zaman olmadı, sadece her ay diyelim ki 1 tane aldığımız yağı bu sefer sadece söylenti ile 3 adet alınca raflar boşaldı). Yağın fiyatının artması ile bu zincir reaksiyon giderek her ürüne, her hizmete yayıldı. Dünya'da ülkemizin 1. olduğu gıdalarda (örneğin incir) fiyat İstanbul gibi yerlerde 100 TL'nin altına düşmedi.. 10 yıldır rafta duran kalıp sabunun fiyatı bile 10'a katlandı.. Kiralar, zira alabildiğine arttı..
Ama bu pahalılığı emin olun biz yaptık. Kendimiz yaptık. Kısacası "insanlığımız pahalılandı".
Neden biliyor musunuz? Gebze gibi İstanbul'un dibindeki bir semtte kocaman bir bardak çayı HALA 2 TL'ye içebiliyorken, yanı başındaki BÜYÜK ŞEHİRDE çayı 18-25 TL arasında içiyorum. Eğer Gebze'deki esnaf çayı 2 TL'ye yapabiliyor ve kazanıyorsa neden İstanbul'da bu kadar pahalı?
Bu yazıları neden yazıyorum biliyor musunuz? Dün hayatımın tam anlamıyla şokunu yaşadım. İstanbul'a sadece 30 dakika uzaklıktaki Yalova'daki köy pazarına gittik. Kocaman bir pazar.. Tüm şehri doyuracak oranda büyük.. Ve orada neyi gördüm biliyor musunuz? İstanbul'da 100 TL'nin altına düşmeyen, yaşının 200 TL olduğu (Karaköy ya da Kadıköy'e bir bakın) incirin ben Yalova'da sadece 25 TL olduğunu gördüm.
Az önce internetten bir siteden çeri domatesin fiyatının 60 TL olduğunu gördüm.. Ama Yalova'daki o pazarda sadece 8 TL idi.. Lahana 10.. Karnabahar 9 TL.. 20 TL'ye kilosu olan bir şeyler bulmak bile zordu..
O an ne yaşadım biliyor musunuz? Sanki zaman tünelinden geçip 3 sene geriye gittim gibi hissettim. Ve bizim nüfusu çok kalabalık şehirlerde verdiğimiz yaşam mücadelesi adına, buralarda aç gezmemiz adına utanç duydum. Gerçekten içtenlikle utanç duydum.
Enflasyon biziz.. İç dünyamızdaki "para kazanma hırsı" aslında.. Empatimizi, birlik beraberliğimizi kaybettiğimiz bir geleceğe asla ilerleyemeyiz. Bu sözüm Türkiye'de yaşayan her bireye. Çünkü enflasyonu hepimiz ürettik. Şimdi bunu bir şekilde çözmeliyiz. Çözmenin tek yolu da yaptığımız zamları yeniden düşünmek. Yeniden hesaplamak. Ama birileri kazanıyor, biz de kazanalım diye düşünmemek. Bu ülkenin ekonomisi hepimizin. Bu gemi hepimizin.
Oldukça zor bir kış geliyor. Cumhuriyetin 100. yılı için toplumun refahının bizim kendi insiyatifimizle vereceğimiz kararlarla artması gerekiyor. Hiç kimseden bir şey beklemeden fiyatları düşürmemiz gerekir.