Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Ocak 1, 2021 0
Vitamin takviyesi yaşa ve cinsiyete uygun olarak seçilmeli
Editor Mart 31, 2021 0
Yeni doğan bebeklerde cilt bakımı nasıl olmalı?
Editor Eylül 18, 2021 0
Biohacking & Bootcamp Kampı`na davetlisiniz.
Editor Aralık 20, 2020 0
Yazarının Sesinden” serisinin diğer bölümleri, İş Sanat’ın sosyal medya hesaplarından...
Editor Nisan 14, 2021 0
Proje destekleriyle hastaların hayatlarını değiştiriyoruz
Editor Temmuz 27, 2019 0
Sur Yapı Marka AVM, bugün ve yarın 14.00 - 16.00 saatleri arasında gerçekleşecek...
Editor Ekim 5, 2021 0
"Avrupa Türkiye'ye vizesiz seyahat sözünü tutmalı"
Editor Aralık 30, 2019 0
Eyvah, menopoza girdim artık hızla yaşlanacağım… Kilo almam kaçınılmaz
Editor Temmuz 4, 2020 0
Yeni Yetenek Girişimi: Dijital yetenek gelişimine kapsamlı destek
Editor Ocak 21, 2020 0
Geçen yıl Kasım ve Aralık aylarında MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Ankara Emniyet...
ABD, Anadolu’nun 14 kromozomlu siyez buğdayı ve 28 kromozomlu kavılca buğdayının genlerini oynayarak 48 kromozomlu “Cüce Buğday” türü geliştirdi.
Sapının kısalığından dolayı bu buğdayımsı “Cüce buğdaylar” Pakistan ve Hindistan’a da ihraç edildi; üretim rekoru kırıldı.
Dünyanın verimli tarlalarının, buğdayların kimyasal gübrelerle, zehirli ilaçlarla tanışma dönemi başladı.Tehlikenin farkında değillerdi.
Buğdayın genetiğiyle sürekli oynandı; ortaya çıkan “buğdayımsı” bir şeydi! Kavılca ve siyez artık tanınmaz haldeydi…
ABD, 1950’den itibaren “ihtiyaç fazlası” diye “yardım” adı altında bu buğdayımsı ürünü Türkiye’ye soktu. Türkiye kurak geçen yıllarda ucuz buğdayımsı “cüce buğday adını verdiği genetiğiyle oynanmış GDO’lu buğdayı ithal etmeye başladı.
Ülkemizde gluten, çölyak, diyabet, her türlü otoimmün hastalıkları, obezite, diyabet, alzheimer, demans,dikkat eksikliği vb. nörolojik hastalar ve romatizmal hastalıklar patladı.
DP’nin iktidar vaadi 10’dan fazla katkı maddesi konan endüstriyel beyaz undan yapılan “Beyaz Ekmek”ti. Dönemin Dalkavuk medyası, beyaz ekmeği “kalite”, zenginlik ve refah göstergesi olarak sundu. zenginlik göstergesi, refah göstergesi olarak sundu. Halk, beyaz ekmek yedikçe, acıktı. Acıktıkça, beyaz ekmek yedi. “Ekmeksiz doymuyorum” haline getirildi. Tıka basa yemenin sonucu sağlığı bozuldu. Şeker olduk, astım olduk, alerji olduk ve hastalıklar ardı ardına sıralanmaya başladı. Fiyatı çok daha pahalı olan kara ekmeğin,aslında hem bütçe, hem sağlık açısından çok daha ucuza geldiğini hiç bir beslenme uzmanı halka anlatmıyor.
Dünya ortalamasının beş katı ekmek tüketiyoruz. Dünyada çöpe en fazla ekmek atan ülkeyiz. Çünkü beyaz ekmek dünyanın en çabuk bozulan ekmektir.
Yıllardan sonra Marshall Yardımı ile Beyaz Ekmek yemeye başlayan Avrupa ülkeleri Beyaz Ekmek yemeyi bıraktı. Beyaz ekmek ile Tam Buğday ekmeği arasındaki farkı daha yeni anlamaya başladık…
Hastalıklardan korunmak için ilaçlara değil sağlıklı besinlere sarılmamız gerekiyor.
Tüketici parasını neye verdiğini bilmelidir. Yerli ata tohumu ile geleneksel tarım ile üretilmiş , GDO’suz , kimyasal ilaç ve gübre olmayan ,kimyasal katkı maddesi içermeyen” gıda talep etmelidir… Ata tohumu ile üretim yapan çiftçiler devlet tarafından desteklenmelidir…