14 Ekim 1977... ÜLKÜCÜ ŞEHİT MESUT YERGİN'İN ŞEHADETİNİN 44. YILI.

Rahmetli Mesut, İnciraltında Eczacılık Fakültesinde okuyordu

14 Ekim 1977... ÜLKÜCÜ ŞEHİT MESUT YERGİN'İN ŞEHADETİNİN 44. YILI.
14 Ekim 1977...
ÜLKÜCÜ ŞEHİT MESUT YERGİN'İN ŞEHADETİNİN 44. YILI...
ALLAH(C.C.) ONA VE CÜMLE ŞEHİTLERİMİZE RAHMETLER EYLESİN. MEKANLARI FİRDEVS CENNETİ OLSUN İNŞALLAH... AMİN...
RAHMETLİ MESUT YERGİNİN TÜRK BAYRAĞINA SARILI TABUTU ÜLKÜDAŞLARIN OMUZLARINDA EBEDİYETE UĞURLANIRKEN...
O GÜNDEN HATIRLADIKLARIM...
Rahmetli Mesut, İnciraltında Eczacılık Fakültesinde okuyordu. Henüz 20 yaşındaydı. Okumayı seven, naif bir ülküdaşımızdı.. Ülkü Ocağında kitap satış büfesinde oturur; hem kitap satışıyla ilgilenir, hem de yeni çıkan kitapları ilk o okurdu...
Çankayadaki Ülkü Ocağında, Buca Eğitim Enstitüsünde beraber okuduğumuz Rahmetli Subay Çiftçi ile gece nöbetini beraber tutmuştuk. Sabah olduğunda Eczacılık Fakültesinde okuyan 7-8 ülküdaşımız ocağa gelmişti. Kısa bir istişare yapıp, okula beraber gitmişlerdi. Aradan iki saat geçmişti ki; Eczacılıktaki ülküdaşlar ocağa dönmüşlerdi. Okulda Solcular Form yaptıkları için derse girmemişler. Okula gittiklerinde Mesut, ders notlarını alıp, okuldan çıktığını söylemişlerdi. Okulda Form anında silah sesleri duyduklarını, fraksiyon çatışması olmuştur. Grubumuz hepsi burda. Mesut zaten okuldan önceden ayrılmıştı.' demişlerdi.
Eczacılıktaki okuyan ülküdaşlar, Ocaktan ayrılmıştı ki, Ocak Başkanın odasındaki telefon çalmıştı. Telefona baktığımda,
-Alo Ben Doktor Eren Akçiçek
-Tanıdım Ağbey, ben Mehmet Karanfil
-Mehmetçiğim, Mesut Yergin isminde bir Ülküdaşımız var mı?
-Hayrolsun, var Ağbey.
-Başımız Sağ olsun... Üzerine sekiz kurşun sıkılmış... Eczacılık Fakültesinden naşını Konak Devlet Hastanesinin morguna getirmişler...
Gözlerim yaşlı telefonu kapatmıştım...
Rahmetli Subay'la hemen Konak Devlet Hastanesi Morguna gitmiştik... Polisler morga girmemize izin vermedikleri için acı haberi duyup gelen ülküdaşlarımızla, hastane önünde toplanmıştık...
Hastanenin önüne Mesut'un Babası Fevzi Amca da gelmişti. Zor ayakta duruyordu. Ahmet Esensoy ile Fevzi Amcanın kollarına girmiştik. Rahmetli Fevzi Amca evlat acısı ile sayıklıyordu...
"Of! Of!!! Delik deşik etmişler oğlumu! Mesut'um karıncayı bile incitmezdi! Nasıl kıydınız evladıma!.. Of! Of!..."
Rahmetli Mesut'un naşını Konaktan alıp, tekbirlerle Çankaya daki Ocak Teşkilatına getirirken, megafonla, mütemadiyen "Mesutlar Ölmez! Şehitler Ölmez! Kahrolsun Komünistler!" sloganlarını attırmıştım. Çankaya'ya Ocak önüne gelirken, kenardan sloganlara iştirak edenlerin yanında hıçkırarak ağlayan rahmetli Nurhan bacıyı görmüştüm... Megafon elimde ağlamamak için kendimi zor tutmuştum...
Ülkü Ocağının önünde komünist katilleri telin eden konuşmalardan sonra rahmetli Mesut, ebedi istirahatgahı olan Nazilli mezarlığına götürülmüştü...
Sonra...
Fevzi Amca ailece, yıllarca süren Mesut'un mahkemelerini takip etmiş, katillere hak ettikleri ceza verilmediği için yaşama sevinci azalmış, içine kapanmıştı...
Ondan sonraki hayatını ölünceye kadar yatalak hasta olarak geçirmiş; Mesut'u sayıklayarak rahmetli olmuştu...
Bir müdet sonra Kardeşi Fatih de kanser hastalığından vefat etmişti...
Annesi Nihal Teyze de kanser hastası oldu ve oda rahmetli oldu...
Ağbeylerinin ve babasının, annesinin acısını yaşıyan ve hepsini 'of' demeden bakan, Sedef Kardeşimize, Allah, sağlık afiyet, dayanma gücüyle, hecrini gani gani versin inşallah... Amin.
Onun ve Cümlesinin ruhu için El Fatiha!..
Mehmet Karanfil