Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0 1973
Editor Haziran 18, 2020 0 1956
Editor Temmuz 1, 2020 0 1951
Editor Temmuz 4, 2020 0 1949
Editor Haziran 15, 2020 0 1931
Editors Ocak 13, 2025 0 700
Editors Ocak 12, 2025 0 834
Editors Ocak 12, 2025 0 845
Editors Ocak 12, 2025 0 733
Editor Aralık 30, 2019 0 612
2019’un son haftasında evlerde yılbaşı tarifleri
Editor Ocak 1, 2021 0 558
Antik kentin kuşatmalara uzun süre dayanması için sarnıçlar şehrin tepelerine inşa...
Editor Ağustos 28, 2020 0 332
Aşure yapmayı kolaylaştırarak bu eşsiz geleneği yaşatıyor.
Editor Mayıs 27, 2020 0 603
Otuzbeşten fazla kaşık ve kavanoz mama çeşidiyle yeni tasarım ambalajlarında
Editor Mayıs 4, 2020 0 361
Kişi bazen kendini ayna karşısında ya da bir fotoğraf karesinde; başı önde, omuzları...
Editor Eylül 12, 2021 0 272
EHKİB, üreticiler ile mümessil firmaları Fashion Prime Fuarı’nda buluşturuyor
Editor Şubat 3, 2021 0 515
Ece Duru son olarak lifli gıda tüketimini artırmak için şu tavsiyelerde bulundu
Editor Mart 25, 2020 0 397
ZABITA YAŞLILARIN ELİNDEN TUTTU
Çok ilginçtir ki, yukarıdaki çağdaş sanatçı Manzoni, bir yandan kültürel ticarileşmeyi eleştirirken, ironik bir şekilde kendisi bunun bir parçası hâline gelmiştir.
Saçma, absürt, amaca hizmet etmeyen örnekleri bir kenara bırakırsak, esasen çağdaş sanatın amacı, alışılmış kalıplar dışında düşünmeye, zihnimizin sınırlarını genişletmeye, hayata ve topluma ilişkin bakışımızı esnetebilmeye imkan tanımaktır.
Üstteki örnekten yola çıkarak sizlerle bugün üstünde düşünmek istediğim konular; düşüncenin ticarileşmesi, şöhretin seri üretimi, eleştirel düşüncenin zayıflaması şeklinde sıralanıyor.
*
LinkedIn’de 4 yıla yaklaşan içerik üretme serüvenimde bu okuduğunuz 364. yazım.
LinkedIn algoritmasının “Daha kısa yaz! Hafta içi yaz! Daha sık ve çok içerik paylaş! Derinliğe gerek yok, içeriğini vurucu mesajlarla süsle!" dayatmasına yenik düşmeden ve önemlisi tüm reklâm tekliflerini reddederek içerik üretimimi sürdürmeye gayret ediyorum.
Açık söyleyeyim; algoritmaların, beğenilerin yani dışsal onay mekanizmalarının neyi, nasıl üreteceğimiz konusunda belirleyici olduğu ve üreticiyi yoldan çıkartmak için her yolu denediği günümüzde özgün olanın ve derin olanın peşinden gitmek pek kolay değil.
Ve bu “zorlu” mücadelede aklımda şu soru var:
Acaba zevklerimiz giderek standartlaşıyor olabilir mi? Derinliği olmayan kolay tüketilebilir içeriklerle giderek aynılaşıyor olabilir miyiz?
*
Alman düşünür Theodor W. Adorno “kültür endüstrisi” kavramını ilk kez ortaya atan kişidir ve sanat, müzik, sinema gibi kültürel ürünlerin bireylerin özgür düşünce ve yaratıcılıklarını teşvik etmek yerine onları pasif tüketicilere dönüştürdüğünden bahseder.
Fakat işin ilginci ne biliyor musunuz?
Bu düşünceleri bundan tam 80 yıl önce; 1944'te geliştirir.
Yani Adorno, “sonsuz playlist” kavramının yaratıcısı olan Spotify'ı dinlemiyorken veya sadece belli formüllerle ilerleyen Netflix’te “binge-watching” yapmıyorken ya da yaşamını tüketilecek içeriklere dönüştüren Instagram influencer dünyasından habersizken bu düşünceleri kaleme almıştır.
Medya araçlarının insanları gerçeklikten uzaklaştırdığına, kişinin düşünmeden tüketmesine ve sisteme itaat etmesine neden olduğunu söyler. Bireylerin eleştirel düşünme yetileri de böyle böyle köreltir.
*
Ve bir son soru olarak…
Andy Warhol şöhretin seri üretimini taa 1968'te öngörerek “Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak” demişti ama… Bugün hepimizin sahnede, hepimiz ünlü olduğu bir çağda, eleştirel düşünceyi ve özgünlüğü kaybetmeyerek başarılabilir mi bu?
“İç çekerek anlatacağım bunu
Bir yerde bundan yıllar yıllar sonra
Bir ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben
Daha az kullanılanı seçtim
Ve bu oldu bütün farkı yaratan.”