Sürgün Kapılarda Ortancalar

/ah ölümün uykusu yok deme sakın/

Sürgün Kapılarda Ortancalar
Sürgün Kapılarda Ortancalar
/ah ölümün uykusu yok deme sakın/
Düşleyerek biriktirilen
Merdiven altı yeminlerle
Koca dünyayı yutuyoruz
Yeter de, susayım…
Niyet pejmürde bir düş’ün gönlünü uyutmaksa;
Var mı engel olan?
Bu kaçıncı aşk-i virane sarhoşluğu
Şiirin gizemi yedi renge bürünür
İnatla koparır dallarımı
Hakikatle süsler sükûtumu
Ki!
Aşk ölüyor en kısır ihanetine
Hani hiç evvelini tanımasam
Avuç dolusu...
Ne diyordu şair
Gittiğim yol, yol mudur?
Doğuruyorsa heceler kördüğüm
Neden hayatı farklı sunmayalım
Onca sitemler gelip geçer
Sürgün kapılar görünür eşkâle
Verilen sözler pişsin ki!
Cevabı beklenir, hem de ne merakla…
Bilekleri kırık dallara yazarken
Hiç kolay olmuyor parmak uçları
Kıvrılmış sopalara benziyor
Kolay değil öyle Bülbül-ü Şeyda olması
.
Dualar göçüyor aklın zoru
Yum gözlerimi...
Hayat tefekkürden arda kalan
Ne de olsa bir kuyu
Hem de ne kuyu ‘kan kırmızı’
Haram helal ne varsa içimize dolan…
Aşkla yazılsın şaşırtmasın…
Taşısın yılların yorgunluğunu
Eski katran karası elbisem gibi
Çıkartılmasın tenimden
Ağız dolusu...
İlknur Özgün Yıldırım ___29 Ekim 2015 Salı (Geceye bir avuç dolu mutluluk)