Biyoteknoloji’de Yeni Devrimlere Hazırlık: Sentetik Hücreler

Sentetik hücreler, bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesinden tutun da....

Biyoteknoloji’de Yeni Devrimlere Hazırlık: Sentetik Hücreler

Dijital zekanın ve birkaç adım ötede kuantum bilgisayarların yaşamlarımıza girmeye başlaması ve buna ek olarak bu gücün hem analiz yapabiliyor olması, hem de cihaz kullanabiliyor olması ile gelecekte çok özel bir biyoteknolojinin alanının ışık hızında ilerlemesi söz konusu aslında.. O da konu üzerinde binlerce bilimsel makale olan “sentetik biyoloji” ya da “artificial biology” olarak bilinen, aslında doğanın bir hücre meydana getirmesinden ve o hücrenin çalışma mekanizmalarına öyle ya da böyle müdahale edip, sonuca ulaşmaktansa, aslında doğrudan o hücreyi insanlığın kendisinin ortaya koyacağı bir çalışma alanı sentetik biyoloji alanı. 

Son birkaç yılın konusu aslında “artificial cell” konusu. Çok genişçe ve inanılmaz farklı alanlara etkisi olabilecek de bir konu. Bana kalırsa dijital zekanın ve kuantum bilgisayarların bilimin özellikle bu alanında çok hızlı gelişmelere kapı aralayabileceğini düşünüyorum.

Sentetik hücreler, bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesinden tutun da, hastalıkların tedavilerinde ilaç taşıma sistemlerinin geliştirilmesine, özellikle beynimizde ulaşması çok zor kanserlerin tedavisinde dahi kullanılabilecek potansiyeller taşıyor. 

Bunlar haricinde, biyoteknolojinin çok yenilikçi alanlarında  örneğin süt üretiminde, fotosentez ile bitkilere gerek olmadan şeker üretiminde, yağ sentezinde, protein üretiminde, binlerce farklı antioksidanın sentezinde ve bunların endüstriyel ölçeklerde üretimlerine olanak sağlayabilecek çok büyük bir potansiyel taşımaktadır.

Demek istediğim, özellikle sentetik biyoloji alanının dijital zekanın gelişmesi ve kuantum bilgisayarların buna eşlik etmesi ve son olarak bu gücün makineleşmesi, bu alanda çığır açabilecek gelişmeler sağlayabilecek çok büyük potansiyeller barındırıyor. Çünkü özellikle endüstriyel ölçeklerde neyi üretmek istiyorsanız, doğanın fabrikalarına benzer şekilde bunu kopyalayabiliyor, değiştirebiliyor, iyileştirebiliyorsunuz. Ayçekirdeği yağının, sentetik bitki hücrelerine sentezlettirildiğini hayal etmenizi istiyorum, örneğin. Bu tarzda bir girişim özellikle Palm Yağı üzerinde söz konusu. Ya da maya hücrelerine süt proteinlerini ürettirip, “ineksiz süt” üretilmesi gibi (https://www.edenbrew.com.auhttps://www.bbvaopenmind.com/en/science/scientific-insights/synthetic-milk-promises-fight-climate-change/#:~:text=From%20a%20biochemical%20point%20of,known%20as%20“precision%20fermentation).

Aslında bu örnekleri vermemin temel nedeni “ufkun ötesinde” neler olduğunu hep birlikte görmemizi sağlamak. Kim bilir, bu yazıyı okuyan bir genç, gelecekte sentetik biyolojiye merak salar, biyoreaktörler tasarlar ve sonrasında   örneğin hastalıkların tedavileri için yenilikçi yaklaşımlar geliştirir. Bu bahsettiğim olgular zaten Dünya’da uzun yıllardır gerçekleşiyor. Örneğin, Dünya’da 500 milyonun üzerinde insanın her gün ama her gün kullandığı “insülin” biyoteknolojik yöntemlerle, biyoreaktörlerde üretiliyor. Bunun gibi daha sayabileceğim yüzlerce örnek söz konusu. 

Türkiye, tam olarak bu konuda, örneğin CRISPR gen teknolojisi ile yenilikçi “biyoaktif” bileşen üretimini çok rahatlıkla gerçekleştirebilir. Tüm bu teknolojilere, üretim gücüne ve bu alana merak duyan bir çok gence sahip. Çok ama çok daha fazlası olmalı bana kalırsa. Özellikle ülkemiz, 2030 yılına kadar tüm Dünya’da, bir “biyoteknoloji gücü” olmak için yola çıkmalı. Potansiyelimiz ve imkanlarımız çok yüksek. Başarabiliriz.

https://cankayacilar.com/2024/02/24/biyoteknolojide-yeni-devrimlere-hazirlik-sentetik-hucreler/