Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Ocak 30, 2021 0
Karakaş, Enerji Uzmanları Derneği ve Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi üyesidir....
Editor Mayıs 7, 2021 0
SINIRLI ÜRETİM ASTON MARTIN V12 SPEEDSTER İLE BULUŞTU
Editor Kasım 2, 2020 0
Hayatını kaybedenlerin sayısı 73’e yükseldi. 900’den fazla da yaralı var.
Editor Şubat 25, 2021 0
Moda haftaları canlı yayınla TikTok’ta!
Editor Aralık 6, 2020 0
“Bakanlık destek veriyor ancak bankalar süreci tıkıyor” diyor
Editor Ocak 31, 2020 0
istegelsin, 1 Şubat itibariyle hizmete başlayacak
Editor Mart 17, 2020 0
2020 HTC Vive Ecosystem Conference
Editor Mart 20, 2020 0
#Elleriniyıka etiketiyle hayati bilgiler
Editor Aralık 6, 2020 0
Fındık, kuru meyve ve hurmalar mutfak robotundan geçirilir
Editor Mart 30, 2020 0
Zoom ne zaman, nasıl kuruldu?
Başlangıçta Roma İmparatorluğu, Hristiyanlığı büyük ölçüde Yahudi toplulukların iç meselesi olarak görüyordu ve müdahale etmiyordu. Ancak Hristiyanlık, Yahudilerin dışında yayılmaya ve popülerlik kazanmaya başladıkça özellikle Hristiyanların devlet dinine katılmayı reddetmesi ve potansiyel olarak sadakatsiz tebaa olarak görülmesi nedeniyle, Roma bu durumu otoritesine bir meydan okuma olarak algılamaya başladı.
Romanın şiddeti arttıkça bu baskı, Sümela Manastırı gibi zulüm gören Hristiyanların sığındığı yerlerin kurulmasına yol açtı.
Yöre halkı tarafından Meryem Ana olarak anılan bu manastırın hikayesi hayli ilginç.
Efsaneye göre, Meryem Ana, İsa’nın çarmıha gerildiğini öğrendiğinde gözyaşlarına boğulmuş ve bu gözyaşlarından manastırın yer aldığı kayanın üstünde bir mağara oluşmuş. #SümelaManastırı’nın adı da Meryem Ana’nın üzüntüsüne ithafen verilmiş.
Yapı 1200 metre yükseklikteki yamaca ve sadece bir tek noktadan görülebilecek şekilde yapılmış. Başladığınız yerden final noktasına varıncaya kadar hava sıcaklığı düşüyor. Önce dar bir patikadan sonra yüzlerce basamak merdiveni döne döne 1 saat boyunca tırmanarak manastıra ulaşabiliyorsunuz.
Vadideyken gördüğünüz o yamaçdaki siluet, olağanüstü manastır görüntüsü yaklaşmaya başladıkça orman içinde tamamen yok oluyor, bilinmezliğe doğru tırmandığınızı düşündürüyor size.
Etrafınız o kadar güzel ki, ağaçların arasından küçük derecikler akıyor, sular köpürüyor, kaç yaşında olduğunu tahmin bile edemediğiniz ağaçların kökleriyle kuşatılmışsınız, kuşlar cıvıldıyor, yapraklar hışırdıyor, her taraf yeşilin binlerce tonunda.
Vardığınızda ise başınızın bulutlara değdiği, olağanüstü bir tepeden vadiyi izliyorsunuz ve manzaranız hakikaten iyi ki geldim dedirtiyor çünkü zorlu yolculuğa değecek güzellikte bir dünya tarihi mirası burası.
İçeriye girince etkileniyorsunuz, buranın özellikle freskleriyle görülmeye değer muhteşem bir tarih barındırdığını söylemeliyim. Manastırın içine inen taş merdivenlerdeki, binlerce yılda binlerce insanın basması sonucu oluşan o düzensiz hafif oyukları görmek için bile gidilir bana sorarsanız.
Öte tarafta içeri girdiğinizde bir de hayal kırıklıklarına uğruyorsunuz.
Tarihi koruma bilincimizin yetersizliği yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor.
Fotoğraflarda göreceksiniz, atış poligonu gibi duvarlardaki delikler, tahrip edilmiş, kazınmış freskler, isimlerin yazıldığı duvarlar ancak hunharca bir çaba ile bu hale getirilmiş gibi gözüküyor.
Böyle bir esere bu kadar kötü nasıl davranılabilir, benim aklım hiç almıyor :(
Çevremdeki hemen herkese "Gezip Görülecekler Listesi" yapmasını öneriyorum. Burası neredeyse Hristiyanlık tarihi ile yaşıt UNESCO Tarih Mirası. Eğer sizin de böyle bir listeniz varsa hiç düşünmeden ekleyip görmenizi tavsiye ediyorum.