ŞEHİR MEDENİYETİ, MAGANDALIKLA GERİLETİLEMEYECEKTİR

Futbol kulübü başkanı, hakem döverek maç sonucunu kendisinin belirleyeceğini zannediyor.

ŞEHİR MEDENİYETİ, MAGANDALIKLA GERİLETİLEMEYECEKTİR
Nurullah Çetin
Futbol kulübü başkanı, hakem döverek maç sonucunu kendisinin belirleyeceğini zannediyor. Öğrenci velisi, öğretmen döverek çocuğunun daha iyi eğitim alacağını zannediyor. Hasta yakını, doktor döverek hastasının okus pokusla hemen iyileşeceğini umuyor.
Trafikte yol tartışması yapanlar, birbirine saldırarak yolların tek kralının kendileri olacağını vehmediyorlar. Canı kavga isteyen ‘niye yan baktın?’ deyip tekme tokat girişerek erkekliğini ispat ettiğini zannediyor.
Heriflikle adam sırasına gireceğini zanneden canavar, yemeğini beğenmediği karısını döverek reislik ispatına kalkışıyor. Zalimlikle iyi bir eğitici olacağını zanneden baba müsveddesi, çocuğunu döverek sonra dizlerini dövmeyeceği garantisi edinmiş oluyor.
İnsanlık, Türklük ve Müslümanlık medeniyetine sığmayan bu magandalık; işbölümü, dayanışma ve uyum içinde millî birlik ve beraberlik ruhuyla, mutlu, huzurlu, ahenkli, düzenli bir millet hayatı için bir tehdittir.
Kendisinde siyasi, ekonomik, sosyal ve biyolojik güç vehmeden ya da var olan bu güçlerini savunmasız ve çaresiz insanlar üzerinde bir tahakküm vesilesi yaparak pis nefislerini, Firavun egolarını tatmin etmek isteyen bu magandalara imkân, fırsat ve hak verilmemesi, bunların etkili ve yetkili makamlar tarafından himaye edilmemesi, tolerans gösterilmemesi, güvenli millet hayatımız için zorunlu bir gerekliliktir.
Millet hayatımız, her alandaki bütün kurumlarımız, sokaklarımız, meydanlarımız, kamusal alanlarımız magandanın kontrol edilemeyen hırs, öfke, tahakküm, zorbalık duygularının tatmin yeri değildir. Kural, kanun, hak hukuk tanımamazlık, siyasi ve ekonomik güç sahipleri için özel bir imtiyaz olamaz. Haksızlık varsa bunun çözümü bireysel saldırganlık değil, hukuk kurumuna başvurmaktır.
Barış, selam, selamet, huzur ve güven anlamına gelen İslam, müminleri tarafından tam tersi bir anlamla başkalarına zorbalık yapma hakkı olarak algılanamaz.
"Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu diriltirse (ölümden kurtarırsa) bütün insanları diriltmiş gibi olur." (Mâide, 32) ayetine muhatap olan Müslümanın saçma sapan gerekçelerle birilerini öldüresiye dövmeye kalkmasının insanlıkla da Müslümanlıkla da bağdaşır tarafı yoktur.
Bir oyun, eğlence, vakit geçirme, stres atma, dinlenme, kafa dağıtma, heyecanı tatmin aracı olan futbol oyununda oyunu idare edecek olan elbette hakemdir. Kuralları belirleyen, belirlenen kuralların nasıl uygulanacağını tayin eden ve yön veren rakip takımın kulüp başkanı değildir. Kulüp başkanı hakem olamaya kalkarsa orada hukuk yok; zorbalık vardır.
Bir Müslüman her alanda olduğu gibi bu tür hakem olaylarında da peygamberi Hz.Muhammed’in şu hadisine uymak zorundadır: "Birisini hâkim (hakem) tayin edip de, hükmüne razı olmayan lanetlidir." (İbn Kudâme, el-Muğnî, XI, 485; Ali Haydar, Dureru`l-Hukkâm Şerhu Mecelleti`l-Ahkâm, IV, 80).
“Döğene elsiz gerek / Söğene dilsiz gerek” diyen Yunus Emre kültürünün çocukları şiddet kültürü içinde metamorfoza uğrayamaz.
“Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum” diyen Hz. Ali irfanının takipçilerinin kabilesini, aşiretini toplayıp okul basması ve sürek avı vahşiliğiyle öğretmen dövmeye hatta öldürmeye kalkması affedilecek bir şey değildir.
İnsanca, medenice, hakka hukuka, saygıya sevgiye dayalı güvenli bir toplumsal hayat için okulda, televizyonda, radyoda, internette, ailede, resmî ve özel kurumlarda; her yerde milli, manevi, insani değerler eğitimi, Türk-İslam medeniyetine dayalı toplumsal hayat eğitimi her kurumda kaçınılmaz zorunluluktur.