Sadece 12 dakika!

Çıkılacak bir yürüyüşün uzun olması gerektiği inancı insanı yürümekten alıkoyuyor diye düşünüyorum

Sadece 12 dakika!

Arabasız bir evde büyüdüm ben. Yıllar sonra babam artık bir araba edindiğinde de çoktan evden ayrılmıştım. Şu anda da hiçbir araca binmeden geçirdiğim haftalar oluyor; mümkün olan her yere yürüyerek gidiyorum. 15 yıldan fazla süredir spor ayakkabıları hep çantasında olan, iyi bir yürüyüşçüyüm.

Bir yıl önce okuduğum “Sağlıklı ve Mutlu Olmak İçin Yürüyüş Yapmanın Şaşırtıcı Bilimi” alt başlıklı, kitabında, yazar Annabel Streets, yürümenin faydalarını bilimsel temeller eşliğinde anlatıyordu.

Bunlar arasından bir bölüm de şöyleydi:

“Babamın hiç beklenmedik bir şekilde kalp krizi geçirip aniden vefat etmesinden sonraki haftalarda ya çılgınca meşgul ya da tamamen bitkin oluyordum. Yürüyüş yapma fikri son derece iddialı geliyordu.

Oysa en çok hareket etmemiz gereken zamanlar, iç mekandaki kasvetin yoğun ve duygusal yorgunluğun olduğu zamanlardır. Keder, tıpkı stres gibi vücutta iltihaba neden olur, bağışıklığımızı azaltır. Hepimizde strese ve toksinlere maruz kaldığımızda beynimiz tarafından dışarı pompalanan glutamat vardır. Dolaşımda çok fazla glutamat olması kalp hastalığı, diyabet ve kısa yaşam için bir biyobelirteçtir.”

*

Çıkılacak bir yürüyüşün uzun olması gerektiği inancı insanı yürümekten alıkoyuyor diye düşünüyorum. Oysa, araştırmalar göstermiş ki, 12 dakikalık bir egzersiz glutamat düzeyini %29 oranında düşürüyor. Yani, kalp atışlarını hızlandırabilen, tempolu 12 dakikalık bir yürüyüş aslında amaca hizmet ediyor.

Sadece 12 dakika!

Bir de, “sabahları ilk iş olarak yürüme”nin hem fiziksel hem zihinsel çok faydasını gördüğümü söyleyebilirim.

Nitekim, çoğu filozof ve sanatçı için “şöyle iyi bir yürüyüşçüydü, böyle çok yürürdü” diye anlatılmasının da mantıklı bir temeli var; o da insanın hareket hâlindeyken daha yaratıcı olabilmesi.

Onun açıklaması da şöyle: Hareketle beraber, zihnimizde ağlar ve yollar açıldıkça düşünceleri, anıları, duyumları yakınlaştırıp, uzaklaştırabiliyoruz ve birden çok deneyimden yararlanarak yanal (yaratıcı) düşünceyi kolaylaştıran yeni bağlantılar kurabiliyoruz.

*

Bir yerden bir yere yürüyerek gitmenin neredeyse imkansız olduğu İstanbul’da veya kaldırımı az, yaya dostu olmayan pek çok şehrimizde yürümenin meşakkatli bir iş olduğunun farkındayım.
Şu an yaşadığım Vilnius şehri yürümeye elverişli bir şehir olsa da, insanı durduran daha önemli bir engel var: Bazen -25 derecelere varan aşırı soğuk, buz ve rüzgar.

İşte tam da burada “irade” ve "elde edilecek fayda”ya olan inanç devreye giriyor.

Bitirirken, Yürümenin Felsefesi'ni yazan Fransız düşünür Frédéric Gros’nun sözlerini düşüncelerime tercüman edeyim:

"Yürümek söylenti ve yakınmaları aniden susturur; içimizde durmadan başkalarını eleştiren, kendini değerlendiren, yorumlayan, izaha yeltenen sonu gelmez kendi kendine konuşmaları bitirir.

Yürürken belki de adına 'mutluluk' diyebileceğimiz bir şeyi yakalarız."

Kim bilir? 

*Bu arada, hafta arası bir söyleşi yayımlamıştım. Okumamış olanlar için link'i ekleyeyim:
https://lnkd.in/d6_ZzNYx

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor



Ne Düşünüyorsun?

like
0
dislike
0
love
0
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0
Türkiye Günlüğü Yönetici