Öğrendim ki, Jules Verne hukuk okumuş, borsacılık yapmış, evlenmiş, çocuk sahibi olmuş.

Tıkanıyorsun ama sonra bir yol açıp ilerliyorsun.

Öğrendim ki, Jules Verne hukuk okumuş, borsacılık yapmış, evlenmiş, çocuk sahibi olmuş.
Öğrendim ki, Jules Verne hukuk okumuş, borsacılık yapmış, evlenmiş, çocuk sahibi olmuş. Fakat, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “yolun yarısı” dediği yaşlara kadar yazarlık anlamında pek bir başarı gösterememiş.

Balon yolculuğuyla Afrika’nın keşfine ilişkin bilimsel verilerle desteklediği bir araştırma kitabı kaleme almış ama kitap yayınevlerinden üst üste reddediliyormuş. Hatta bir gün sinirlenip, taslakları sobada yakmaya karar verdiğinde karısı Honorine ona engel olmuş.

Bu sırada, Victor Hugo’nun da editörü ve yayıncısı olan Peter Hetzel ile tanışmış. Hetzel taslağı okuyup “Sen bu araştırma notlarını bir bilim kurgu romanına çevir.” diye tavsiye vermiş.

Fergusson’un, Kennedy’nin ve Joe’nun “Balonla Beş Hafta”lık macerası işte böyle başlamış.

Yayıncı Hetzel, kitabın son halince görünce Jules Verne ile yirmi yıllık sözleşme yapmış, Jules Verne de bu kitabıyla bir anda dünya çapında şöhret kazanmış.

*

Yazarın 18 yıl boyunca yaşadığı Amiens şehrindeki evini ziyaret ettiğimde öğrendiğim bu hikayesini burada paylaşalı bir yılı geçmiş.

Dün okuyunca hoşuma gitti, okumamış olanlar için tekrar paylaşayım istedim.

Çok seviyorum ben bu “başka yönden yol alma, kendini bulma” hikayelerini. Elinde bir rubik küpü varmış gibi… Böyle olmadı, bir de şöyle deneyeyim dediğinde tamamlar gibi renkleri.

Tıkanıyorsun ama sonra bir yol açıp ilerliyorsun.

*

Üniversiteden beri fotoğraf çekiyorum ve biliyorsunuz bazılarını sizinle de paylaşıyorum.

Fotoğraf çekerken gördüm ki, en güzel kareleri en ummadığın yerlerde yakalıyorsun. O “öteki” yola girince, “Bakayım, bir de şurada ne varmış” dediğinde karşılaşıyorsun farklı olanla ve seni de farklı kılacak olanla.

Ben bunu yaşamımıza benzetiyorum.

Çıkmaz sokaklarıyla, saptığımız yanlış yollarla ve en önemlisi de deneme yanılmalarla şekilleniyor yaşamımız.

On dokuzuncu yüzyılın düşünürlerinden Nietzsche’nin “olabileceğinin en iyisi olma”ya dair bir denemesini okumuştum. Orada Nietzsche, insanın kendi benliğini keşfetmesinin öneminden bahseder.

Ruhumuzu büyüten, işleyen, sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz şeyleri önümüze sıralamamızı; bunları birbiriyle karşılaştırmamızı, birinin diğerini nasıl tamamladığını farkına varmamızı ister. Çünkü insanın gerçek benliğini bulmak için tırmanıp durduğu o merdiveni oluşturan tam da bunlardır.

Nietzsche'nin alttaki şu sözlerinin son cümlesi benim bilgisayarımda görünür bir yerde durur. Dilerim, o cümle sizin de zihninizin bir köşesinde yerini bulsun...

Ne Düşünüyorsun?

like
0
dislike
0
love
0
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0
Türkiye Günlüğü Yönetici