Hiçbirimize Tek Bir Yaşam Yetmiyor

20’li yaşlar, hayatı eğlencenin, goygoyun dibine vurarak yaşayacağımıza inandığımız yaşlardır

Hiçbirimize Tek Bir Yaşam Yetmiyor

20’li yaşlar, hayatı eğlencenin, goygoyun dibine vurarak yaşayacağımıza inandığımız yaşlardır; ama geriye dönüp baktığımızda damarlarımızda akan deli kana, zihnimizde tortusu tatlı tatlı kalan çocukluk anılarımıza rağmen bu dönemin sınavlarla, ekonomik kaygılarla, iş bulma stresi ile boğuştuğumuz yıllar olduğu ile yüzleşiriz.

No alt text provided for this image

30’lar biraz daha arayışta olduğumuz, kariyer derdi, eş/sevgili travmaları, patronla didişmeler, kendimizi bulmaya çabaladığımız, var olma kaygısına düştüğümüz dönemler olur.

No alt text provided for this image

40’lara geldiğimizde artık sigorta kavramını hem fiziksel hem ruhsal olarak hayatımıza soktuğumuz, ufaktan çocuklandığımız ve bir başka var oluşun sorumluluğunu da aldığımız ( sanki olan sorumluluk azmış gibi) “evli, çocuklu, iş yaşamlı ve fakat mutlu mu acep?” dönemidir.

50’ler artık “ Yahu ne ara bu yaşa geldik, kalanını bari ziyan etmeyelim” döneminin farkındalığına sahip olsa da ekonomiye bağlı, o farkındalığı hayata geçirip geçirememe arasında kaldığımız bir dönem oluyor. Bak bu 50’ler çok kritik, 50 yıl boyunca çektiğin, oynadığın, yazdığın filmin başarısını test ediyorsun. Ya umut ya umutsuzluk, bıçağın 2 yüzü gibi…

No alt text provided for this image

60’lar hala genç bir zihne sahip olduğuna inandığın (ama öyle bir şey yok, kandırma kendini) ve fakat bedeninin “ Bir yavaş arkadaşım, bizde de bir pil ömrü var” dediği yaşlar. Hafif sorumluluklar azalmış gibi, artık oğlana, kıza sarma, yeni kuşağı eleştirme ehliyetine sahip olduğuna inandığın ama onların yapabilirliklerinin sende artık olmadığını fark ettiğin ve mümkünse kendilerine uyuz olmaya başladığın bir dönem. Otorite, iktidar azalıyor, artık pek lafını geçiremiyorsun…

70’lerden sonrasına girmeyeceğim, kendimizi germeye, çirkinleşmeye gerek yok :)- Türkiye’de yükselen Alzheimer ve demansı oranını anlatmayayım size Pazar Pazar :)

Neden anlatıyorum bunları derseniz, yükselen oyun dünyasını, Metaverse mevzusunu daha anlaşılır kılmaktır derdim.

Hepimiz insanız, yarım kalarak yaşamak istemiyoruz işte! Deneyimleyemediğimiz pek çok yaşam geçiyor önümüzden… Kimisi zamansızlıktan ( bu da büyük yalan), kimisi ekonomik nedenlerden, kimisi coğrafyanın kader olmasından, artık adını sen koy! Ve bu içimizdeki yeni deneyim açlığı, kendisine muhteşem bir platform buluyor oyun dünyasında…

No alt text provided for this image

Sabah memur musun, evraklara mı boğuldun, müdüre mi uyuz oldun, gel öte alemine ( Metaverse), kralsın! Kur krallığını, geç başına, artık hangi cinsiyeti, hangi kariyer alanını, hangi hobiyi istersen yaşa!

Gençsin, vize çıkmadı, Hollandalı kardeşimin hayatına mı özeniyorsun, Hollandalısın, oradasın, deneyimle!

Trafikte mi darlandın, adam uzundu atarlanamadın mı? Gel PubG oynayalım at sinirini…

Annesin, oğlan havaya girdi, sana eski kafalısın dedi, gir bakayım Roblox’a azıcık öğren oynamayı, iki yarış bakalım onla, senden kral anne olmayacak iddiasına girerim.

Oyun dünyasını ve Metaverse’ü yorumlarken, fizik dünyasından bakmayın dostlar…

Bu dünyaların her birisi, bizim yaşayamadıklarımızı ahir ömrümüzde özenerek baktığımız ama yaşam süremiz yetmediği için deneyimleyemediğimiz anlar için var!

Ve evet büyüyorlar, ve evet büyüyecekler ve evet hayatın gerçeği olacaklar.

Çünkü hiçbirimiz yarım kalmışlıklarımızla yaşama veda etmek istemiyoruz. 

Mutlaka okuyun: https://www.gaminginturkey.com/tr/turkiye-oyun-sektoru-2022-raporu/

Metaverse ve oyun dünyasında birlikte neler üretebiliriz bu içgörülerle derseniz, bir arayın beraber düşünelim…

Keşkesiz yaşayın!

Sevgiyle, Esra Baykal 

esra-baykal.com