Günümüzden elli altmış yıl önceleri Anadolu' nun çok yerinde su değirmenleri vardı. Değirmenler suyun mekanik gücünün huniye benzer helezona dört beş metre yükseklikten akan suyun çarkı döndürmesiyle çalışır, zahra (zahire ,tahıl) öğütülür un yapılırdı.
On beş yıl önce faal olarak gördüğüm un değirmeni, Malatya' nın Doğanşehir ilçesi Sürgü beldesinde Mehmet Nebi Dulkadiroğlu' na aitti.
Un
fabrikalarının az, marketlerde unun satılmadığı yıllardı. Bir yıl tüketilen un için, önce buğdaydan unluk tutulurdu. Unluk için ayrılan buğday yıkanır, kurutulur ve çuval ve harallara doldurulur ve değirmene götürülür. Orada keşik /sıraya girilirdi.Zira her köyde değirmen bulunmadığından on , on beş köy bu değirmene geldiğinden yoğunluk olurdu.
Sıra geldiğinde ölçerek değirmen teknesine çuval ve harallar boşaltılır , öğütülmüş un tekrar aynı boşaltılan çuvallara küsükle basarak doldurulur.
Tüm öğütme işlemi bittikten sonra kağnı, at arabası.. ne ile getirilmiş ise elleşerek yüklenerek eve dönülürdü.
Ha bu arada saç, - kısa çalışma sonucu- değirmende ağırmış olurdu.
Tabi -hak değirmende olur - diye bir deyim var. Değirmenci , buğday öğütme (un öğütme de denir) ücretini 'onda bir, on iki de bir - ne şekilde belirlenmişse, öğütülen buğdaydan alır. Hak geçmezdi.
Değirmende iki taş üst üste durur, üstteki taş hareketli olduğundan zamanla yıprandığindan taşın dişlenmesi gerekirdi. Zaman zaman bakım yapılır, çalışmaya ara verilirdi. Diş lenme yapılmazsa kaliteli bir un elde edilmezdi.
- Güz mevsiminde buğday öğütme dışında zamansız unu tükenenler kelete denilen tahmini üç kileyi ( 18 kg) geçmeyen veya yarısı bir seklem ( 10 kg )çuvalla gelenlere arada bir öncelik sırası verilirdi.
- Zamanımızda olduğu gibi sağda solda market olmadığından, yöreye saçılan ortak undan değirmende çörek yapılır, müşterilerin getirdikleri ile yenilirdi.
- Bazen değirmeni döndüren su, bostan sahipleri tarafından kesildiğinde veya su bendi bir yerinden su kaçırdığında değirmen stop ederdi.
Yöremizdeki ( Kırşehir Dulkadirli köyü ) değirmeni Ördek Mehmet namında biri çalıştırırdı . Ördek sıfatı, değirmenin çalıştırma yakıtı su olduğundan ve suyun sık sık kesilmesi, soğukta sıcakta suya girmesinden dolayı bu unvan verilmişti.
Hani çok kimsenin bildiği / duyduğu eski değirmenlerle ilgili nice türküler, hikayeler vardır. Dört Asır önce Karacaoğlan şöyle seslenir :
" Değirmenden geldim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del'olur aklı
Albustan yanaklı, kırk beş belikli
Bir kız bana ' emmi ' dedi neyleyim."