Goethe der ki; Dünya, üzerinde yaşayan iyi insanlar için bir cehennemdir..

Tüm bu olumsuzluklar yaşanırken, beynimiz ne yapıyor biliyor musunuz?

Goethe der ki; Dünya, üzerinde yaşayan iyi insanlar için bir cehennemdir..
Geçtiğimiz günlerde kaldığım adada dolaşırken, fotoğrafta gördüğünüz bu minicik yavruya rastladım.. Bu fotoğraf bana yine bir polimat (şair, yazar, devlet adamı, bilim insanı) olan Johann Wolfgang von Goethe'nin bir sözünü hatırlattı. Goethe der ki; Dünya, üzerinde yaşayan iyi insanlar için bir cehennemdir.. Neden bu sözü hatırlattı biliyor musunuz? Kış güneşinin ılıman sevecenliğinde oynayan bu kedi yavrularının üzerine bir kaç gün sonra güçlü bir kar yağışı olacak.. Açlık bir kenara, soğuk derin bir şekilde yaşanacak.. Olacakları siz de biliyorsunuz işte.. Dünya'da kendimiz arasında yaşadıklarımız ise bu acının belki de 1000 katı..

Tüm bu olumsuzluklar yaşanırken, beynimiz ne yapıyor biliyor musunuz? Kötü anıları hatırlamama üzerine kurulu bir yapıda (eğer ayarları bozulmamışsa). Yaşlı insanların genelde daha fazla mutlu olduğunu görürsünüz. Ya da yaşınız benim gibi biraz olsun ilerlemeye başlamışsa hatırladıklarınız hep ama hep güzel şeyler olur. Çocuklukta yaşadığınız bahçeli evin kapsının üzerindeki hanımellerini hatırlarsınız mesela. Çiçeklerinin dibindeki balı tattığınızı.. Her Pazar, annenizin tüm ailenize canhıraş kahvaltı hazırladığını.. O sırada babanızın annenize yardım edip, örneğin yumurtalı ekmek kızarttığı günlere gidersiniz. Benim gibi orta gelirli bir aileden geliyorsanız, haftasonları bir gün bile olsa ailece Eminönü'ne gezmeye gittiğiniz zamanları hatırlarsınız. Sultanahmet Camii'nin o büyüleciyi havasını soluduğunuzu, Yerebatan Sarnıcı'ndaki koi balıklarını hatırlarsınız.. Daha gerilere gittiğinizde, üniversiteye gittiğim yıllarda halen kartpostallarla mektup gönderme alışkanlığı bitmediğinden, PTT'den üzerinde pulla sevdiklerinizin size gösterdiği sevginin karşılığında muhteşem yazılar alırsınız. Sayfalar dolusu yazılar.. Okurken, özlemden gözleriniz dolar, okuma bittikten sonra bir kaç dakika durursunuz. Ya da ne bileyim sokaklarda hızlı hızlı yürürken, aynı parçayı kulaklıklarla belki 100 defa dinlediğiniz zamanlara gidersiniz. Bir ormana girdiğinizde ormanın kokusunu hatırlarsınız. Papatyaların açtığı zaman, papatya dolu bir düzlükte sırf papatyalar ezilmesin diye o düzlüğe uzanamadığınızı.. Yediğiniz küçücük gofretin çöpünü, sırf çöp bulamadığınız için saatlerce cebinizde taşıdığınız zamanlara gidersiniz.. Yaparsınız bunları.. Çocukluk arkadaşınızın evinin kapısına gittiğinde, onun hazırlanmasını dakikalarca beklediğinizi, heyecanla belki de bir kaç sokak ötedeki bir kafeye gittiğinizi hatırlarsınız mesela. Birlikte içtiğiniz kahvenin kokusunu, kafede çalan ve sizi alıp götüren müzikleri hatırlarsınız.. Ailenizle yazlığa gittiğinizde, ilk gittiğiniz gün sahile ilk gidişinizde, kumsalı ilk gördüğünüz andaki heyecanlarınızı hatırlarsınız. Komşunuzun size sarma ile geldiği zamanlara gidersiniz mesela. O sarmalardan, daha sofraya gelmeden mutfakta bir iki tane atıştırdığınızı..

Yatağınızda ağladığınızda yastığın ıslandığını hatırlarsınız ama neden sizi o kadar üzdüklerini hatırlamazsınız.

Can KAYACILAR

Endüstriyel Bilim İnsan