"Geleceği yaşamak için, geleceğe hazırlanmak" diye bir kavram var.

Zaman.. İnsan.. Çokça emek.. ve BİLİM gerektiren bir şey.

"Geleceği yaşamak için, geleceğe hazırlanmak" diye bir kavram var.
Samimi bir itirafta bulunmak istiyorum.

"Geleceği yaşamak için, geleceğe hazırlanmak" diye bir kavram var. Hayal ettiğiniz bir gelecek varsa, örneğin evinize istediğiniz her şeyi alabiliyor, tüketmek konusunda pahalılıktan çekinmiyorsanız, huzurlu bir ortamda sevdiklerinizle birlikte vakit geçirebiliyor, yardım etmek istediğiniz insanların hepsine yardımınızı kendinizi kısmadan yardım edebiliyorsanız, bunun ismine "refah" deniyor. Refah içerisinde yaşam deniyor. Atatürk'ün bahsettiği "Muasır medeniyet" seviyesi aslında bu gibi refah davranışlarını da içeriyor. Daha eklenecek çok şey var elbette bu seviyenin tanımına. Ama karınların doyduğu, üretimin en yüksek seviyede olduğu bir toplumda huzur da var demektir.

Türkiye "orta gelir tuzağı" dediğimiz aslında gelişmekte olan ülkelerin yakalandığı gelir darlığından ancak "yüksek katma değerli ürün" üreterek kurtulabilir. Türkiye şu an ürettiği tüm sebze-meyveyi yurt dışına satsa, yine de orta gelir tuzağından kurtulamıyor. Çünkü sebze-meyve ya da tarım ürünü dediğimiz ürünlerde fiyat belli. 1 liraya üretip, 100 liraya satamıyorsunuz. 1 liraya üretip, en fazla 2 liraya satabiliyorsunuz. Yani basit bir tabirle tarım ürünlerinde katma değer en fazla "2x" oluyor. Ama o tarım ürününden siz bir "fonksiyonel gıda ya da gıda takviyesi" ürettiğiniz zaman, çarpanınız 6x-10x oluyor. Siz o tarım ürününün özünden kozmetik ürettiğiniz zaman ise çarpanlarınız 10x-100x bile olabiliyor. Siz o tarım ürününden medikal özellikli bir şey ürettiğiniz zaman ise o zaman çarpanlarınız belki de daha da fazla oluyor.

İşte tam da bunların hepsi için Ar-Ge'ye ihtiyacımız var. Ar-Ge yapmalıyız. Denemeliyiz. Türkiye geçen gün bir veri açıkladı. Gayrisafi Milli Hasıla'nın Ar-Ge'ye ayrılan payı %1,40'ya yükseldi diye (https://lnkd.in/dq7crRrH). Almanya, Amerika ve Japonya'da örneğin %3'ün üzerinde. Bir de elbette bu ülkelerin gayrisafi milli hasıla miktarlarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Şöyle kısaca söyleyeyim, Japonya'nın 2021 Gayrisafi milli hasılası, Türkiye'nin tam olarak 6 katı. Yani bu 6 katın yüzde 3'ü Ar-Ge'ye gidiyor. Ar-Ge demek hep ama hep "yüksek katma değerli ürün" demek. Sorunların çözümü demek. Çünkü Ar-Ge tam olarak bunun için yapılıyor.

Fotoğrafta gördüğünüz Arşen Process tarafından geliştirilmiş, çok özel bir çelik formülasyona sahip, oldukça yüksek bar basınçlara dayanıklı (600 barda test edildi), muhtemelen çok daha yüksek basınçlarda da mukavemetini koruyabilecek özellikte bir süperkritik ekstraktör kolonu. Bu muhteşem bir Ar-Ge ürünü mesela. O kadar ağır ki, dik durduğu halde yerinden kımıldatmıyorsunuz :)

Süperkritik Akışkan Teknolojisi'nin sadece bir parçası bu. Bunun gibi belki yüzlerce parça var. Ve bu işin sonrası var. Cihazdan neler elde edilecek ve hangi alanlarda kullanılacak?.. Ar-Ge sabahtan akşama olan bir şey değil. Zaman.. İnsan.. Çokça emek.. ve BİLİM gerektiren bir şey.

Yapmak zorundayız.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc),
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok