"Eski Yıl"

Ben #yeni yılı, yıl yeni olunca kutlayacağım.

"Eski Yıl"
"Eski Yıl"

Ben #yeni yılı, yıl yeni olunca kutlayacağım.

Yani yarın.

Ya da bu gece saat 00:01'den sonraki bir saatte.

Huyum böyle. 

Gıcığım işte.

Aman ha sakın, huyum kurumasın. 

Keza daha benim olduğum coğrafyada şu an hala yıl 2023.

Şimdi bugün, yani #eski yılın son gününün son saatlerinde, çok daha önemli bir mesele var.

#EskiYıl!

Eski #yıl eskidi, bitti bitiyor keza.

Aynı #Milad olarak kabul edilen birinci yıldan buyana geçen 2023 senedir eskiyip bittiği gibi.

Yazının icadı olduğu iddia edilen zamandan sonra geçen 5000 civarında yıldır olduğu gibi.

Çeşitli kaynaklara göre (doğrudur yanlıştır ben bilmem) sözde 300,000 yıl öncesine kadar dayandırılan, insanın dünyada ilk var oluşunun üzerinden geçen onca çok zaman gibi.

Ve bundan sonra dünyada insanlık da yok oluncaya dek her bir yılın geçeceği ve biteceği gibi.

Bunu durduracak bir teknoloji henüz bulunmadı.

Bulunacağını da sanmam.

İnsanın en aciz olduğu şey #zaman sanırım.

Zamanı da ölüme yaklaşmayı da asla durduramıyor #insan.

Yavaşlatıyor, şekil şemal değişiklikleri ile sanal bir #dünya yaratıyor ve #teknoloji ile ortalama ömür süresini eskiye göre uzatıyor belki.

Ama kaçınılmaz sonu bir türlü durduramıyor.

O sevmediği, hoşlanmadığı, görmemezlikten, duymamazlıktan, anlamamazlıktan geldiği anı ötelemeye çalışarak geçiriyor koca bir hayatı.

Aslında bunun nedeni bana göre çok belli.

İnsan doyumsuz.

İnsan aç gözlü.

İnsan tatminsiz.

İnsan bencil.

Öyle olmasa, dünyada açlıktan ölen bebekler, çocuklar, insanlar varken, açık büfelerde eller havada yeni yıl kutlaması yapan insanlar olabilir miydi?

Öyle olmasa, kendi çocuklarını pamuklara sararak büyüten varlıklı insanlar, uçakla birkaç saatlik mesafelerde yaşayan çocukların ağır silahlar, bombalar ile katledilmesini görmemezlikten gelebilir miydi?

Öyle olmasa, "Komşusu açken tok yatan bizden değildir!" düsturuyla öğütlenmiş bir son ilahi dinin mensupları; "Sana tokat atana, diğer yüzünü çevir!" diyen ve dünyada en çok takipçisi olan bir peygamberin takipçileri; on önemli emrinin içinde "öldürme" olan kadim bir inanç sistemine sahip olan insanlar; hadi bunların hepsini koyalım bir tarafa, kendini insaflı, vicdanlı ve akıl ve izan sahibi insan olarak tanımlayan her bir ademoğlu, israf ve şatafat içinde yaşayan, ehil ve liyakatli olmayan, dürüst, şerefli ve namuslu olmayan, hak yiyen, adalet ile hükmetmeyen kimi idarecilerine elleriyle, dilleriyle ve en azından dualarıyla karşı durmaz mıydı?

Bizler, sesi çıkan insanlar, söyleriz, yazarız, çizeriz.

Bir metotla, duygu ve düşüncelerimizi çevremize yaymaya, çoğaltmaya ve yanlış gördüğümüzü değiştirmeye çalışır dururuz.

Bu yaptıklarımız "Ali yazar, Veli bozar!" hesabı, pek öyle de çok kimsenin umurunda değil elbette, farkındayız.

"Küp de suyunu çekiyor azar, azar!" biliyoruz.

"Üzülmüşsün neye yarar?" diye soruyoruz kendimize!

"Keskin sirke, küpüne zarar!" cevabını veriyor iç seslerimiz, daima gürleşen biçimde.

Dr. Ejder ORMANCI

  
Değişim Yönetimi Lideri&Kurucu@DNO Yönetim Danışmanlık
Resim önizleme
Resim önizleme