DENİZ KENARINDA MARTILAR.....

Martıcık gagasına sıkıştırdığı bir kuru ekmek parçasıyla özgürce kanatlarını çırpmaya başlamıştı bile…

DENİZ KENARINDA MARTILAR.....
Geçenlerde Caddebostan sahilinde yürürken on yedi veya on sekiz yaşlarında iki delikanlının konuşmalarına istemeyerek de olsa kulak misafiri oldum. Biri diğerine “Şu deniz kenarında duran martıyı tek bir taş atıp kafasından vurursam sen bana yemek ısmarlıyorsun, yok oldu da ben ıskalarsam sana yemek ısmarlayacağım”

Önce bu duyduklarıma inanamadım, herhalde arkadaşına kötü bir şaka yapıyor diye aklımdan geçirirken şöyle bir geri dönüp baktığımda bu iğrenç iddiayı yapan gencin taş aradığını da görünce dayanamadım, koşar adımlarla geri döndüm ve soğukkanlılığımı koruyarak çok samimi bir yaklaşımla “arkadaşlar istemeyerek olsa da iddianıza kulak misafiri oldum. İzninizle iddianıza ben de katılabilir miyim?..” diye sorunca her ikisi de daha ne olduğunu anlamadan şaşkın şaşkın yüzüme bakarlarken bu defa “Siz o taşı atmasanız ve o kimseye zararı olmayan sadece karnını kuru bir ekmek parçasıyla doyurmaya çalışan o güzelim daha henüz yavru olan masum martıyı bağışlasanız, ben de ikinize yemek ısmarlarsam olur mu? Hem de iddiayı ikinizde kazanmış olursunuz” derken daha cümlem yeni bitmişti ki biri elindeki taşı yere bıraktı. Diğeri ise bana dönerek  “ne demek istediğinizi çok iyi anladım abi ve taşı atacak olan arkadaşına dönerek yürü Ahmet gidiyoruz” dedi.

Onlar arkalarına bile bakmadan oradan uzaklaşırken, masum ve hiçbir şeyden haberi bile olmayan martıcık gagasına sıkıştırdığı bir kuru ekmek parçasıyla özgürce kanatlarını çırpmaya başlamıştı bile…

Ben de bir yandan ne yazık ki bu vatanı ve geleceğimizi emanet ettiğimiz gençlerimizin ne denli acımasız, düşüncesiz ve sorumsuz olduklarına şahit olmanın üzüntüsünü yaşarken, bir yandan da o masum martının özgürce kanat çırpmasıyla içimi saran huzurla gideceğim yere doğru bir nevi onun gibi kanatlanmışçasına keyifle uçarak gidiyordum…

Hakan Artış