Bursa'ya yaklaşıp 16 plaka görmeye başladım mı içim tuhaf biçimde mutluluk ile doluyor.

110 yıl önce Balkan Harbi'nde ailede erkekleri şehit ve gazi düşen......

Bursa'ya yaklaşıp 16 plaka görmeye başladım mı içim tuhaf biçimde mutluluk ile doluyor.

Bursa'ya yaklaşıp 16 plaka görmeye başladım mı içim tuhaf biçimde mutluluk ile doluyor. Gel gelelim yöre ata toprağı kabul ama ben Bursa'da doğmadım hatta hiç yaşamadım.

Sevgili Kaan Demiryurek #persuasion kavramından ve insanların adaşlarına, hemşehrilerine yada okuldaşlarına hiç tanımadan bile yakınlık hissedebildiklerinden bahsetmişti konu ilgimi çekince hem kişisel tarihimde bazı anlar ve olaylar zihnimde canlandı hem de biraz araştırınca bu fenomenin ortaya atılmasına neden olan aidiyet duygusunun üzerimizde düşündüğümüzden çok daha fazla etkisi olduğunu farkettim. Başkalarına karşı ayrımcılık veya dışlama için bir temel olarak kullanılmadığı müddetçe kimliksel ortaklıkların, hiç tanışmamış olsalar bile bireyler arasında neden bir bağ oluşturduğunun çeşitli psikolojik ve sosyolojik faktörleri de doğrusunu isterseniz beni oldukça şaşırttı.

110 yıl önce Balkan Harbi'nde ailede erkekleri şehit ve gazi düşen büyükbabam ve ninem, ata toprağı Tikveş'ten göçmek zorunda kaldıklarında 3-5 yaşındalarmış. Anadolu'ya ulaşan şanslı azınlıktandı benim atalarım. Gemlik, Orhangazi'yi yurt bildiler. Bir arada durdular, çalışkandılar, toprağa sarıldılar, ekip biçtiler. Yeniden doğuşun, kutsallığın, adaletin, gururun, bilgeliğin, aklın en önemli erdem ve değerlerin sembolü zeytin bizi yaşattı, şifalandırdı, hayat verdi. O kıvırcık, parlak, yağlı siyah meyve büyükbabamı, dedemi, babamı ve bizi birbirimize bağladı. Onlarla aynı sofrada oturamadık ama ne büyük şans ki zeytinimiz çocuklarımın 4 kuşak önceki atalarıyla aynı sofrayı paylaşmasını sağladı.

Türk Tarihi'nin en büyük hezimetlerinden biri Balkan Harbi aslında önemli dersler vermiş bir savaştı. Siyasetin orduya nüfuz etmesiyle Osmanlı İmparatorluğu çıkmaza girmişti. 550 yıl boyunca kadim yurdu olan Rumeli trajik şekilde kaybedilirken bu büyük bozgunun sonu felaket oldu. Sadece birkaç hafta içerisinde o kadar çok toprak kaybedildi ki Adriyatik'e uzanan imparatorluk sınırları, Meriç Nehri'ne kadar geriledi. Öyle hızla geri çekilmiştik ki asker, halk geride kaldı. Evlerinde yüzbinlerce Türk katledildi, kitleler halinde nüfus soykırıma uğradı. Osmanlı, bu topraklarda yaşayan insanlarına hiçbir koruma sağlayamadığı gibi göç edebilmeleri için en ufak bir destek veremedi. Milyonlarca Balkan Türkü neye uğradığını şaşırmıştı ve süngünün ucunda hızla Anadolu'ya doğru kaçmaya çalıştı. Pek çoğu da yollarda can verdi ya da kaçırıldı.

O günlerden pek söz eden olmaz. Araştırmacı Ismail Kucukkilinc, yaşadığımız acıların en tazesi hakkında toplumsal hafıza kaybımızı, "yaşananların hatırlanmak istenmeyecek kadar incitici" olmasına bağlıyor, kendimize yediremediğimiz için "bilinçli olarak unutmayı seçmişiz" diyor.

Fakat ben bu konuda İlber Ortaylı gibi düşünüyorum:

"Balkan Savaşları'nında Türk Milleti'nin uğradığı hakaret, gördüğü zulüm başka hiçbir dönemde olmadı. Esasen Türkler'in tarih öğrenmeme gibi bir lüksü yok. Eğer sen öğrenmezsen, birileri gelir, senin yerine araştırır ve sana onlar anlatır."

Balkan Savaşları hakkında geniş bilgi edinmek isteyenlere Mustafa Çalık'ın "Bir Asır Sonra Balkan Savaşları" isimli kitabını önermek isterim .11 farklı yazarın 13 farklı akademik makalesinden ve Balkan Savaşları dönemlerini ele alan kitap incelemelerinden oluşuyor. Kitapta her makale Balkan Savaşları'nın farklı yönlerini ele almış, bizlere her sayfada yeni bilgiler sunmuş. Bu değerli bir tarihsel döküman, son derece rahatlıkla okunuyor.

Onur Küçükkaramıklı

Co-Founder at SONA Underwater Dive Technology