Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Mayıs 26, 2020 0
Bu vergilerin amacı ne?
Editor Nisan 1, 2021 0
2 Nisan 2021 Cuma günü saat 10.00’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde cenaze...
Editor Ağustos 12, 2020 0
Da Vinci’den kediler hakkında her şeyi anlatan belgesel serisi
Editor Mayıs 29, 2020 0
'Eğitimin büyük bölümü dışarıda gerçekleşiyor'
Editor Kasım 14, 2020 0
Bu tarz cezalar reklam verenin reklam bütçelerinin düşmesine, dolayısıyla ciroların...
Editor Kasım 22, 2020 0
Aksa Elektrik’in Finansal Yönetimden Sorumlu Başkan Yardımcılığı’na (CFO) Engin...
Editor Nisan 18, 2021 0
Internette her kullanıcı hedef olabilir
Editor Nisan 7, 2020 0
Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’nda COVID-19’un tüm tedavi masraflarını üstlenecek
Editor Mayıs 17, 2020 0
RETRO DOLU BİR MAYIS BİZİ BEKLİYOR!
Ve şimdi bir daha baktım. Yıllık Dünya'daki bitkisel protein üretim kapasitesi, bu gezegene kurulan 1000'e yakın (evet 1000'e yakın) fabrika ile 200 milyon tona gelmiş durumda. Dünya'daki toplam yıllık et üretimi ise 400 milyon ton civarında. Yani ölçek, etin yarısına gelmiş durumda. 2030 yılında ise bitkisel protein üretimi 300 milyon tona çıkacak. Belki de başa baş noktasını bir kaç sene içerisinde yakalayacağız. Eh, bunu elbette bir Dünya vatandaşı olarak söylüyorum. Türkiye'de ise bitkisel protein konusu hala "tartışmalı" ve bilinmezlik içerisinde.
Bir insanın yaşayabilmesi için, proteine, yağa, karbonhidrata, belli başlı vitamin-mineral-antioksidan bileşenlerine ihtiyacı var. Ve protein ihtiyacı sağlıklı yaşamın 2 bile değil, 1. sırasında. Protein yoksa hastalık var. Bu net. Türk toplumunun temel protein ihtiyacı, ekmekten karşılanıyor. Yani glutenden.. Sonrasında peynirden, daha sonrası da etten.. Ama bu denklem iyice değişmiş olabilir çünkü peynirin de fiyatları uçmuş durumda. Tam da bu nedenle aslında toplumda yoğun bir protein eksikliği yaşanıyor. Ve bu ciddi, çok stratejik bir eksiklik.
Türkiye'nin bir "Bitkisel Protein Yol Haritası", bir "Bitkisel Protein Reformu"na ihtiyacı var. Bunu özel sektörün yapabilmesi çok zor görünüyor. Bunu devletimizin yapması gerekiyor. Çünkü toplumun beslenme regülasyonunu devlet yapıyor. Gıdaların içerisine katılması gereken, özellikle temel gıdaların içerisine katılması gereken protein oranlarını daha da yukarı çekmeliyiz ama ondan önce bitkisel protein zengini olan bitkilerin tarımına yönelmeli ve bu bitkileri sadece "bitkisel protein üretmek amacıyla" kullanmalıyız. Bunun gibi daha bir çok detay var. Eğer böyle bir yol haritası hazırlanacaksa, işin biyoteknoloji ve endüstriyel üretiminde neler olmalı kısmında elimden gelen desteği vermeye hazırım. Çünkü Dünya'da bitkisel protein üretim işi "biyoteknolojinin" elinde.
Bitkisel protein konusu "stratejik" bir konu. Çünkü daha da dar günler geldiğinde, yurtdışında bulunan tüm bitkisel protein fabrikaları, tüm stoklar, ülkelerin kendileri için kullanılacak. Bu çok net, çünkü fabrikaların kapasiteleri tam olarak toplumlarını doyurmak üzerine kurulu. 1-2 milyon ton kapasiteli devasa bitkisel protein fabrikası yok mesela :) Hep 40.000 ton, 50.000 ton.. Ve hepsi "lokalizasyon" ilkesine göre dizayn edilmiş. Çevresinde tarım yapılan yerlerden hammadde sağlanıyor, işleniyor ve bitkisel protein üretiliyor.
Bu konuda daha önce hiç bu kadar net yazmamıştım :) Ama krizin büyüdüğünü görüyorum, geç kaldığımızı görüyorum ve bu konuda bir an önce harekete geçmemiz gerektiğini görüyorum.
Bitkisel protein gelecektir, ülkenin geleceğidir.