Bir şeylerden kaçmak için öfkenin gücünü kullanıyor musunuz?

Ortak akılla konuyu çözsek, daha biz olsak hepimize iyi gelmez mi,  ne dersiniz?   

Bir şeylerden kaçmak için öfkenin gücünü kullanıyor musunuz?
Bir şeylerden kaçmak için öfkenin gücünü kullanıyor musunuz?

Son on yıldır iş dünyasında daha çok seslerin yükseldiğini gözlemliyorum. Yaşadığımız coğrafyanın havasının suyunun hepimize yansıdığını elbette göz ardı etmiyorum. Ancak bu durum, bizim kadar olmasa da Avrupalı çalışma arkadaşlarımızda da var. 

Oysa iş dünyası özellikle toplumların bir nebze daha güngörmüş, sağduyulu hareket edebilecek kesimi iken seslerin yüksekliği kalplerin uzaklaşmasını beraberinde getiriyor.

İş ortamında sevmen gerekmiyor sayman yeterli, işini yap yeter yaklaşımı yaygın olsa da sevmesek de bir parça sempatiyle hareket edebilmek hepimize iyi geliyor.
 
Tüm bunları yapamadığımızda en küçük bir farklılıkta, olanlardan kaçabilmek için sesimiz yükseliyor, kaşlarımız çatılıyor; daha bir sinirli, saldırgan tavırlar başrolü alıyor.

Peki bu durum özel hayatımızda farklı mı? Özel hayatımda öfkenin gücünü korkudan kaçmak için kullandığımı zaman zaman fark ediyorum. Yakınlarımız hepimizin en kıymetlileri, onlarla ilgili herhangi bir konuda tepki gösterirken korkularım yerini birden üstenci öfkeye bırakıveriyor. Bazen insan korkudan kaçıp kendini öfkeyle dışa vuruyor. Böylelikle hem daha güçlü görünüyor hem de acizliğini göstermemek için bir bariyerin arkasına saklanıyor. Özel yaşamda kendimizi daha rahat anlatırken işte durum daha keskin bir hal alabiliyor. İşte de benzer bir durumla öfkenin gücünü, kendi acizliğimizi kapatmak, eksikliğimizin ortaya çıkmasına engel olmak için kullanırken kılıçlar çekilebiliyor. Oysa bıraksak da eksikliğimiz ortaya çıksa, ortak akılla konuyu çözsek, daha biz olsak hepimize iyi gelmez mi,  ne dersiniz?   

Özlem Akyüz Atamer

Kale Grubu şirketinde Head Of Legal

Resim önizleme