Balyoz davası başladığı yere döndü
Yargıtay beraati bozdu, 12 yıla kadar hapis istedi
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Balyoz davasında arasında Çetin Doğan'ın bulunduğu 7 askere verilen beraat kararını bozarken, yerel mahkeme tarafından "güvenilir bulunmayan" dijital delillerin yeniden incelenmesini istedi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, "kumpas" olarak görülen Balyoz Planı davasının sil baştan görülmesine neden olacak bir karara imza attı. Arasında dönemin Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın bulunduğu 7 kişiye verilen beraat kararını bozan Yargıtay, bu kişilerin "darbe suçu için anlaşma" maddesinden cezalandırılmasını istedi. Yargıtay, yeniden yapılacak yargılama sırasında yerel mahkemenin "güvenilir bulmayarak" hükme esas almadığı "dijital delillerin" de denetlenmesini istedi.
Yargı içerisindeki Gülen yapılanması tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne "kumpas kurmak" amacıyla açıldığı mahkeme kararlarına giren Balyoz davasında sanık askerlerin avukatları, yargılama boyunca dijital verilerin sahte olduğunu iddia etmişti. Ancak o dönemki mahkeme, bunu dikkate almamış ve sanık askerleri hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan mahkûm etmişti. İktidar ile Gülen cemaatinin arasının açılmasına neden 17 Aralık sürecinin ardından davaya bakan Anayasa Mahkemesi, Balyoz davasında verilen mahkûmiyet kararına ilişkin 2014 yılında ihlal kararı vermiş, "dijital delillerin güvenirliliği" konusunda savunmanın iddialarının yok sayılmasını adil yargılanma hakkına aykırı bulmuştu.
Yeniden başlayan davaya bakan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise 31 Mart 2015 tarihinde arasında Çetin Doğan'ın bulunduğu 7 sanık hakkında beraat kararı vermişti. "Dijital delillerin hiç birinin güvenilir" olmadığına hükmeden mahkeme, bu nedenle bu delilerin hükme esas alınamayacağını kaydetmişti.
Yargıtay beraati bozdu, 12 yıla kadar hapis istedi
Savcılığın temyiz istemini görüşen Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise davada verilen beraat kararını bozdu. Daire, Çetin Doğan'ın arasında bulunduğu 7 sanığın eyleminin Türk Ceza Yasası'nın "suç için anlaşma" başlıklı 316. maddesi uyarınca 3 yıldan 12 yıla kadar hapisle yargılanmaları gerektiğini belirtti.
Kararda, sanıkların, plan seminerine ilişkin "olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo"nun içeriğinden ayrılarak demokratik seçimlerle iş başına gelmiş meşru AKP hükümetinin görevine cebren son vermek için 05-07 Mart 2003 tarihlerinde düzenli olarak toplandıkları savunuldu.
Sanıkların, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları vasıtasıyla hükumetin tehdit ettirilmesi, Milli Mutabakat Hükumeti kurulması, öncesi ve sonrasıyla bu neticeye ulaştıracak organizasyon ve planlamalar üzerinde anlaştıkları iddia edildi.
"Suçun icrasına başlayamadılar"
Fakat bu ittifakın farkına varılması üzerine bir kısmının emekliliğini istediği, bir kısmının da askeri şurada emekli edildiğini anlatılan kararda, hükümeti devirmeye teşebbüs suçu yönünden sanıkların kastının şüpheye yer bırakmayacak içimde ortaya çıktığı belirtildi. Buna karşın sanıkların davranışlarının, suçların "doğrudan doğruya icrasına başladıklarının kabulünü mümkün kılan aşamaya müncer olmadığı/olamadığı"nın açık olduğu savunulan kararda, bu nedenle amaç suçlar bakımından sanıkların eylemleri teşebbüs aşamasına ulaşmayan hazırlık hareketleri kapsamında değerlendirileceği kaydedildi.
Kararda, suçun nitelemesine ilişkin şu değerlendirme yapıldı:
"Fakat dosya kapsamı, sanıklar tarafından da varlığı kabul edilen mezkur seminer çalışmasında, yine sanıklar tarafından gerçekleştirildiği kabul edilen ses kayıtları, özellikle somut yer ve kişiler belirtilmek suretiyle milli mutabakat hükumeti kurulması, yönetimin devralınması, iktidar partisine mensup belediye başkanları, siyasetçiler ve bir kısım yöneticilerin bu çerçevede toplanıp gözaltına alınarak tutuklanacağına yönelik konuşma içerikleri, plan seminerinin hukuki dayanağı ile icra şekline ilişkin kurumsal belgeler dikkate alındığında sanıkların fikir birliği içerisinde vukuu bulan eylemlerinin unsurları itibariyle 765 sayılı Türk Ceza Kanunun 171. maddesinde ve bunun karşılığı olan 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 316. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu nazara alınmalıdır."
"Suçtan çekilme hükmü uygulanamaz"
Ancak kararda, sanıkların suçtan çekildiklerine dair "savunma, delil, somut olgu veya davranışı belirlenemeyen sanıklardan, ittifakın farkına varılması üzerine, bir kısmının emekliliğini istediği, bir kısmının da Askeri Şura'da re'sen emekli edildiğinin anlaşılması karşısında sanıklar hakkında TCK'nın 316/2. maddesindeki amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez" hükmünün uygulanmayacağı belirtildi.
Kararda, "AYM'nin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin belirtilen kararına konu olmayan olasılığı en yüksek tehlikeli senaryonun esas itibariyle sübutunda tartışma bulunmadığı" iddia edildi. Duruşmada plan seminerine ilişkin ses kayıtlarının sanıklar tarafından doğrulandığı ve dosyaya plan seminerinin hukuki dayanağı ve icra şekline ilişkin kurumsal belgeler girdiğine işaret edilen kararda, "olgu ve içeriğinde tartışma bulunmayan bu somut delillerin maddi meselenin sübutu için yeterli, güvenilir ve denetlenebilir olduğunun kabulü gerekir" denildi.
"Dijital deliller tartışılsın"
Yargıtay, bozma kararında yerel mahkemenin "güvenilir bulmadığı" dijital verilerin hukuka aykırı üretilip üretilmediği konusunun denetlenmesini isterken "kategorik olarak delil değeri taşımadıkları yönündeki kabulde isabet olmadığını" savundu. Daire, bu konuda "Somut dava yönünden, soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise, bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur" değerlendirmesini yaptı.
Öte yandan Yargıtay, davada tanık olarak dinlenmeyen dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın da dinlenmesini istedi. Ancak Aytaç Yalman 2020'de hayatını kaybetmişti.
"Kırılgan demokrasi"
Gerek terörle mücadelenin gerekse darbe yargılamalarının mahiyetinden kaynaklanan güçlüklerinin olduğu belirtilen kararda, "Başarıya ulaşmış bir darbenin yargılanması ne denli güç ise icrasına başlanmış bir darbenin başarılı olamama ihtimalinde bile korunan değerlere, anayasal demokratik düzene verdiği zararlar tecrübe edilmiş gerçeklerdir. Bu nedenlerle kanun vazıı, temel ilkeden ayrılarak sayılı suçlar yönünden hazırlık hareketlerini de cezalandırma yoluna gitmiştir. Niteliği gereği cezalandırılan bu hareketlerle ilgili elde edilen hukuka uygun ve yeterli delillerin değerlendirilmesinde de aynı hassasiyetin korunması gerekir. Aksi halde yeterince kök salamayan kırılgan demokrasilerin, her defasında aynı şansı bulamayabileceği göz ardı edilmemelidir" ifadeleri kullanıldı.
Avukat Ersöz: Hukuku gerçeklikten kopuk
DW Türkçe'ye konuşan Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz de Yargıtay'ın değerlendirmelerinin "somut, hukuki ve fiili gerçeklikten kopuk ve varsayımsal olduğunu" kaydetti. İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yaptırılan bilirkişi incelemelerinde söz konusu suçlamalarının hiçbir hukuki geçerliliğinin olmadığının somut olarak tespit edildiğini ifade eden Ersöz, şöyle konuştu:
"Ortada dijital dokümanlara dayanan bir darbe iddiası bu raporlarla kalmadığı gibi darbeye yönelik suç için anlaşma fiilinin de bulunmayacağı açıktır. Çünkü mülga TCK 171. Maddesinde çok açık ve net olarak gizli ittifaktan bahsedilmektedir. Bu çerçevede yüzlerce kişinin katıldığı bir plan seminerinde sadece yedi kişinin yapmış olduğu konuşmaları temel alarak bu suçun gizli bir ittifak çerçevesinde işlendiğini ileri sürmek hukuki olmadığı kadar mantık dışı olan bir yorumdur. Bu sebeple Yargıtay'ın kararı her yönüyle hukuki zeminden yoksun maddi gerçekten de kopuktur."
Ersöz, Yargıtay'ın dijital delillerle ilgili yaptığı yorumun çok vahim olduğunu belirterek "Zira karardaki değerlendirmeler beraatle neticelendirip haklarındaki karar kesinleşmiş olan sanıklar yönüyle de bir suç atfı oluşturabilecek değerlendirmeler barındırmaktadır. Bu kararın gerisinde siyasi konjektöre göre değerlendirmeler barındıran bir mahiyete sahip olduğu kanaatindeyim" dedi.
"Komployu kuranları sevindirecek"
Bu karardan en çok sevinecek olanların "Balyoz komplosunu tasarlayan, hayata geçiren ve kamuoyu algısını yönlendiren kişiler olacağını" dile getiren Ersöz, "Çünkü bu karar tam da 2011 senesinde bu komplonun ortaya atıldığı dönemdeki iddiaları da tekrar gündeme getirecek ve sanıklar hakkında verilmiş olan beraat kararları üzerine şaibe düşürecek değerlendirmeler içermektedir. Bu yönüyle de vahimdir" değerlendirmesini yaptı.
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe