"Annabelle Lee" şiiri

Alfred Hitchcock "İz bırakan gerilim filmleri yapmışsam, bunu Poe'nin öykülerine borçluyum.

"Annabelle Lee" şiiri
Edgar Allan Poe ile tanıştığımda lise son sınıfta olmalıyım, edebiyat hocam "Annabelle Lee" şiirini okumuştu. Hepimizin etkilenip suskunluğa gömüldüğünü hatırlıyorum.

Belki o ders, belki çok sonra Poe'nun sadece şair olmadığını, yazar da olduğunu öğrendim, limitsiz hayal gücüne ve dönemin bilimsel bilgisine hakimiyeti ile bunu hikayelerinde ve şiirlerinde kullanma zekasına hayran kaldım.

1800'lerde yaşamını yalnızca yazdıkları ile sürdürmeye çabalayan ilk tanınmış bu yazar sayesinde, dünya edebiyatında kısa hikaye türü ileriye taşınmakla kalmayacak, kendi döneminden itibaren birçok büyük sanatçıya da ilham olacaktı.

Jule Verne 80 Günde Devri Alem kitabını bu ilhamla yazacak, Dostoyevski onun için "Poe'nun sadece kendine has ve onu bütün diğer yazarlardan ayırt eden özelliği, hayal gücünün olağanüstü genişliğidir" diyecekti.

Alfred Hitchcock "İz bırakan gerilim filmleri yapmışsam, bunu Poe'nin öykülerine borçluyum." derken, eserlerinin uyarlaması filmler gerilim sinemasının içinde kendine önemli bir yer edinecekti.

Okuyanları muhakkak vardır, orijinal adı #Alone#Yalnız şiiri esasen imzasızdı. Edgar Allan Poe'ya ait olduğuna dair şüpheler vardı ve şiirin üslubu Poe'nun üslubuyla o kadar örtüşüyor ki, esere hakim olan duygu o kadar ona ait ki sanat otoriteleri ve edebiyat akademisyenleri uzun inceleme ve tartışmalardan sonra bir karara vardılar :
Evet, bu şiir Edgar Allan Poe'ya aittir.

Sanatı, zanaatkarlıktan ayıran şey de, kopyalamaya ve taklit etmeye meydan okuyan bu özgünlük, bu tarif edilemez nitelik gibi geliyor bana.

İster tuval üzerindeki fırça darbeleriyle, ister bir müzik kompozisyonundaki notalarla, ister bir sayfadaki kelimelerle aktarılsın, bazı sanatçılar imzası olmasa dahi gördüğünüzde eserin ona ait olduğunu hissettiriyorlar. Bu stilin sahibi aslında yaratımlarına kimliği ile nüfuz ediyor ve sanatseverlerin kalplerinde ve zihinlerinde silinmez bir iz bırakıyor.

Peki bu özgünlük, kimliğini yansıtma yalnız sanatçılara mahsus mudur ?

Ben pek böyle düşünmüyorum.
Her ne kadar tekdüzelik moda bile olsa, trendlerin hızla değiştiği bu ortamda kişinin esas kendi şahsına münhasır olanları ortaya çıkarması farkı yaratıyor.

Bana kalırsa uyum sağlama ve başkaları tarafından kabul edilme arzusu özellikle bizim toplumumuzda o kadar baskın ki çoğu zaman kişinin yaradılıştan gelen gerçek benliğini ifade etme becerisini gölgede bırakabiliyor.

Siz nasıl görüyorsunuz çok merak ediyorum fakat ben, belki farkında olmadan belki bile isteye, özgünlüklerin, son zamanlarda iyice artan sosyal onay arayışı, beğenilme ihtiyacına feda edildiğini gözlemliyorum.

Oysa gerçek tatmin ancak kendini olduğun gibi yansıtarak bulunabilir.

Dünyanın artık kopyalamaya doyduğunu ve özgünlüğün nadir ve değerli bir unsur olduğunu düşünüyorum.

Bana göre, ister sanatsal ifadeyle, ister yenilikçi düşünceyle, ister nezaket ve şefkatle hareket ederse etsin her insan biricik varlığıyla, etrafında benzersiz ve anlamlı bir etki yaratma gücüne sahiptir

Onur Küçükkaramıklı

Co-Founder at SONA Underwater Dive Technology
Resim önizleme