AİDİYETSİZLİK, KİMLİK DEĞERLERİNİ TERKETMEKTİR

“Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir.”

AİDİYETSİZLİK, KİMLİK DEĞERLERİNİ TERKETMEKTİR
AİDİYETSİZLİK, KİMLİK DEĞERLERİNİ TERKETMEKTİR
Nurullah Çetin
Uluslararası düzeyde önemli bir Türk mimar olan Feyyaz Erpi, hatırat kitabında bir anısından şöyle bahseder:
“Benim liseden arkadaşım Mübin Ulusoy tıbbiyeye girip doktor olmuştu. Yarım yüzyıl sonra karşılaştık. İngiltere’ye gitmiş ve orada bir İngiliz kızla evlenmiş. Resmî bir başvuruda bulunup pasaport istiyor. O zaman başbakan Churchill. Karşılık olarak aldığı mektubu Mübin bana göstermişti. Altını başbakan şöyle imzalamış: “Your obedient servant (Sadık hizmetkârınız) Winston Churchill” (Feyyaz Erpi, Bir Yaşamdan Fotoğraflar, Paragraf Yayınları, Ankara 2005, s.43)
Bunu okuyunca hemen aklıma Mehmet Akif’le ilgili şu anekdot geldi: Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’nın bir görevle Almanya’ya giden ve üç ay kalan Mehmet Akif Ersoy’a seyahat dönüşünde sorarlar: ‘Avrupa’yı nasıl buldunuz?’ Akif kısaca şu çarpıcı cevabı verir: ‘Dinleri var işlerimiz gibi, işleri var dinimiz gibi.’
Bir de peygamberimiz Hz.Muhammed’in şu hadisine bakalım: "Seyyidü’l-kavmi hâdimühüm.” Yani: “Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir.”
Bizim kadim geleneksel Türk-İslam kültürümüzde ulemâ ümerânın değil, ümerâ ulemânın ayağına giderdi. Yani âlimler yöneticilerin değil, yöneticiler âlimlerin ayağına gelirdi.
Şimdi bizde her şey tersine döndü. Siyasetçi, yönetici öne geçti, âlimlerin bir kısmı onların kölesi, memuru oldu, ilmî şahsiyetlerini kaybettiler, siyasetçilerin doğrularının neyse ne de, yanlışlarının da fetvacısı ve alkışçısı oldular. Haksızlıklara, adaletsizliklere, türlü yanlışlara en azından sessiz kalarak dilsiz şeytan oldular. Siyasi, idari görev ve makam almak için akademik kişiliklerini, ilimlerinin izzetini siyasetçilerin ayağı altına serdiler. Şahsiyetini koruyan saygın ilim adamlarını tenzih ederiz.Bu durum, iktidarda olsun olmasın her partide böyle. Muhalefet partilerindeki hiyerarşide de durum aynen böyle.
Yine Türk İslam siyasetnamesinde yönetici, halkın hizmetçisi iken şimdilerde siyasetçi halkın patronu, ağası oldu. Biz İslam öğretisini de Türk töresini de unuttuk. Batılılar ise işlerini büyük ölçüde dinimize uydurmuşlar. İnsanî ve medenî seviyedeki pek çok ilke, değer, kurum ve uygulamalarını aslında eski Türk-İslam kültüründe bulmak mümkün.
İbn-i Sina’nın: “Bilim ve sanat, itibar görmediği toplumları terk eder.” Sözünü kendi durumumuza uyarlayalım. İslam öğretisi ve Türk töresine itibar etmediğimiz, terk ettiğimiz, kendi elimizle unutup yok ettiğimiz için onlar da toplumumuzu terk ettiler ve Batıya gittiler.
Boşnak Müslümanlarının bilge lideri Aliya İzzetbegoviç’in sözünü unutmamak gerekir: “Savaş yenildiğinizde değil; düşmana benzediğinizde kaybedilir.”
Biz eskiden bizim olan ama şimdi düşmanın elinde olan çalışmak, üretmek, bilim, insani medeniyet gibi iyi, olumlu, güzel, faydalı özelliklerine değil de salt tüketim, lüks, eğlence, gayr-i meşru ilişkiler gibi olumsuz özelliklerine benzediğimiz için yenildik.
Hal-i pür-melâlimize Yahya Kemal’in şu mısraları tercüman olsun:
“Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük.
Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı,
Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.
Ruh arar başka tesellî her esen rüzgârda.
Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!”
Fotoğraf açıklaması yok.