ADAM MÜDÜR

Öyle özgürdük, bizi sıkıştırır üzer diye korkmuyorduk. Anlaşamadıklarımız da oldu

ADAM MÜDÜR
                 Konferans daveti için zamanın valisinden randevu almıştık. Hepimiz öğretmen olunca ziyarete gittiği okullardan bahis açtı,
- Okulun merdivenlerinden okul müdürünün tutumunu anlıyorum, yağcılık yaparak gözümü boyamaya çalışmaları boş. İşlerini yapıp beni adam yerine koymasalar da olurdu, dedi.
                 Başarıları, güzel davranışları yapan insanların kıymetini onlar hayattayken onure etmek gerektiğini düşünenlerdenim. Bu uzun yazıyı "Kör öldü badem gözlü oldu" olmasın diye yazdım.
                Tayinimin yeni çıktığı okula, 15 sene birlikte çalıştığım müdürüm dahil tüm idarem de rotasyon nedeniyle aynı sene içerisinde farklı tarihlerde tayin olmuştuk. Meslekçiydik ve başka bir şansımız da yoktu zaten. Müdürüm beni okul istatistiği çıkarımında görevlendirdi.. Ki benden 4 ay önce gelmişti kendisi... İtiraz ettim,
- Torpilliymişim gibi olur okulun eski personeline verin görevi" dedimse de,
- Onlar beni henüz tanımıyorlar. Ben de tanıyamadım. Seni tanıyorum. Hem rapora yazar hem yüzüme çatır çatır söylersin. Ne kadar iyi ne kadar kötü durumdayız bilmeliyim. Ona göre taşları döşeyip merdivene çıkıcam. Yalandan bir yorgana sarılıp uyumak değil niyetim. Onun için sen yapacaksın. Kimseye aldırma. İstediğin bütün dosyaların sana açılması için sınırsız yetkin var.
Sınav sonuçları, üniversiteye giden öğrenci sayıları gibi karşılaştırmalarla gerçek geçmiş sayıları ortaya çıkardım kendisine gösterdim. "Onlar kalsın geriye dönük işlem yapmayın günümüzle ilgili yapın" emri verdiğindeyse odasına gittim "Müdürüm geldiğinizden beri okulun temeline bomba koyup patlatmışsınız gibi bir tablo çıkarttım" dedim. "Git işini yap hocahanım ne gelirse başüstüne bana gerçeklerle gel" dedi. Sonrasında o abartılı şişirme işlenilen başarı rakamlarını çok yukarıya gerçek sayılarla çıkardı.
Her sabah taze sıcak poğaça alır, odasında günün nöbetçi öğretmenlerine çayını içirip selametle yolculardı görevlerine. O odadan yüzünde gülümseme, birbirlerine hayr dualarıyla çıkardı insanlar. Kimse geç kalmazdı nöbete. Kapısını hiç kapatmazdı. "Gönlüm açık gelen buyursun" mesajıydı. İlk geldiğim zamanlarda bana sordu,
- Odamın kapısını hep açık bırakıyorum ama kimse gelmiyor. Sence nedendir?
- Sizinle ilgili değildir. Alışık değillerdir. O halde kapının önüne çıkıp davet edin alışırlar, dedim.
Alıştılar
                Saat 14'de idare ve rehberlikçileri için çay yaptırıp her gün düzenli "sohbet" adı altında günlük nabız ve raporu alır, taze çözümler ürettirirdi. Bu saate isteyen öğretmeni eşlik edebilirdi. "Dinlenme muhabbet" ti adı. Projeler projeler. Gelen yabancı öğrenci gurupları giden bizimkiler. İlgimi çekmediğinden sormuyordum bilmiyordum da. Gördüğüm duyduğum kadarıyla işte. Ardı arkası kesilmiyordu projelerin ve değişimlerin. Yurt içi proje de çoktu.
                 Sonra Avrupa'dan adını o gün bile bilmediğim bir projeyle tercümanıyla yabancılar geldiler. Tercümanlı takım elbiseli adamlar. Okulumuzun durdurulamaz başarılarını araştırmak için bakanlık bir kaç okulla birlikte bize göndermiş onları. Farklı günlerde okulumun farklı öğretmenleriyle komisyon toplantılarına katıldım. Öğrendim ki onlar bu toplantıları gün boyunca gurupta ki isimleri değiştirip aynı kişiyi farklı guruplar içerisinde yeniden izleyip yorum farklarını raporluyorlarmış. Şişirme miyiz gerçek miyiz tahlili yapıyorlarmış. Bitirdiklerinde kurulu topladılar. Sonucu açıkladılar. Personelin birbirini destekleyiciliği, iş, eğitim odağında özveri ve bilginin çok yüksek olduğu, öğrenci tabanlı çalışmanın sisteme oturmuşluğunu anlattılar. Dışarıdan bakan tarafsız bir göz bizi memnun etmişti. Onların memnun olmadıkları tek şey eksik evraklarımızın oluşuydu. Kötüsü de iyisi de idareye taşınmadan öğretmenler tarafından çözümleniyor okulun öğrenci davranış istatistiği rehberlik formlarından ileriye gidemiyordu. Bunun resmiyette bir eksik olmasına rağmen Avrupa ve Türkiye'de bu okulun sistemiyle çalışan başka bir sistem olmadığı söyleniyordu. Tabi ki tamamına bakmadılar. Seçilen, sıfırdan yükselen okullar üzerinden konuşuyorlardı.
            Bu ekip gittikten bir hafta sonra bir telefon geldi. Konuşan kişi Ankara Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi'nde çalıştığını, benim numaramı aynı şehirde çalıştığımız başka bir öğretmen arkadaşından aldığını söylüyordu. Şu anda bakanlıkta meslek liselerinin içerik olduğu toplantı molasında arıyordu. Sürekli okulumuzun başarılı çalışmalarının zikredildiğini, molaya kadar zor beklediğini, toplantısı başladığında konuya hakim olmak istediğini anlatıyordu. Nasıl olupta tüm Türkiye'yi geçip bir Kahramanmaraş okulu bu teknik okullar toplantısının odağı olabilmişti. Kendisine müdür ya da müdür yardımcılarının telefonunu verebileceğimi konuya daha hakim rakamlarla cevaplar verebileceklerini söyledim. İstemedi. Personelin yalın görüşünü, rakamlarla değil başarının hangi sistem ve davranışlara bağlı olduğunu önemsediğini söyledi. Öğretmenlerin, eski makineleri fabrikalara hurdaya attırmayıp alıp, gece gündüz çalışıp tamir edip derslere kazandırdıklarından, öğrencileriyle irtibatlarını mezun olsalar da kesmeyip ilgilerini okul üzerinde tutmayı başardıklarından girdim. Kültür öğretmenleri de alanlarında çok iyilerdi. Her ne kadar elenerek gelen öğrencinin bilgi seviyesi çok düşük olsa da, öğretmenlerin bu okulu tercihlerinde çok iyi bir semtte oluşumuzun ve evlerine okulumuzun yakın oluşunun etken olduğunu söyledim. İşini iyi bilen bir personelin olduğunu, onların yeteneklerini azimlerini takdir eden müdürümüzün aile olabilme politikasıyla başarılı olunduğunu anlattım.
Nasıl yaptığını sordu.
                     Odasının kapısının açıklığından muhabbet saatlerinden, atölye ziyaretlerine kadar işin öncesinde aile olabilmeyi anlattım. Öğretmenlerin güvenini kazandığını herkesin korkmadan konuşabildiğini, malzemedir, durumdur isteyebildiğini.. Kadın personelini ayırdetmeden, yıldırmadan, özgüvenini yükselten, destekleyen tavırları oluşunu, herkesi dinlemeye zaman ayırdığını, spor karşılaşmalarına her fırsatta gidip öğretmenine öğrencisine destek verdiğini, insanları huzursuz eden baskınlarla değil çay ziyaretlerine giderek eğitimsel muhabbetler edip çözümlere ortak oluşunu anlattım. Bunların benim tespitlerimin olduğunu, görüp bilmediğim çok şeylerin olabileceğini de ekledim. Her seferinde şaşırdı. Hiç böylesi bir müdür görmemiş duymamıştı.
At sahibine göre kişner.
                   
Sayın müdürüm Mehmet Fatih Başkan ile çalışmaktan, dostluğunu kazanmaktan onur duydum. Sevgi, selam ve muhabbetlerimle
Nimet Asiltürk