Tüketicilerde yerli ceviz algısını oluşturmak isteyen ve yerli cevizin, ithal cevize göre daha kaliteli olduğunu belirten Ceviz Üreticileri Derneği Eş Başkanı Ömer Ergüder’in söylemi, bilimsel olarak da kanıtlandı. Yapılan araştırmaların; fosfor, potasyum, magnezyum ve kalsiyum içeriklerinin genel olarak yerli ürünlerde yabancılara oranla daha yüksek olduğunun görüldüğünü söyleyen İstinye Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğr. Gör. Elif Emiroğlu, “Toplumu yerli üretime teşvik edebilmek için uzmanların; besin ögesi içeriği bakımından en zengin ürünlerin önermesi ve bunu yaparken beslenme ekonomisini de göz önünde bulundurması gerekiyor” dedi.
Omega-3 yağ asitleri, bitkisel protein ve lif kaynağı olan cevizin birçok faydası bulunuyor. Çoklu doymamış yağlar açısından zengin olan ceviz; kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor ve demir minerallerine ek olarak yüksek düzeyde E vitamini içeriyor. Tarih boyunca tarımın beşiği olan ülkemiz ise başta ceviz olmak üzere pek çok ürünün en lezzetlisi ve kalitelisinin üretildiği yerler arasında yer alıyor.
“Bahçeden sofraya ceviz ulaştırıyoruz”
Ceviz Üreticileri Derneği (CÜD) Eş Başkanı Ömer Ergüder, kurulma amaçlarının birinin de Türkiye’deki ceviz üretimini yerli üretime yönelmesine katkı sağlamak olduğunu belirtti. Tüketicinin yerli cevizi tercih etmelerini sağlamak, yerli ceviz algısını kuvvetlendirmek ve yerli cevizin neden daha iyi olduğunu tüketicilere anlatmak istediklerini söyleyen Ergüder, “Tüketicilerin bir kısmı ceviz satın alırken dış kabuğun rengine önem veriyor bir kısmı ise buna hiç dikkat etmeden satın alıyor. Ama burada asıl konu iç cevizdin kalitesi. Satılan cevizin içinin oksitlenmemiş ve küflenmemiş olması gerekiyor. Tüketici nem oranına dikkat ederek çok kurumuş bir ceviz satın almamaya dikkat etmeli. Nemi kurutma işleminden sonra yüzde 8 civarlarında bırakılan cevizin lezzeti ve aroması daha fazla oluyor, bu da yerli üretim cevizde mümkün” diye konuştu.
Ayrıca Türkiye’ye ithal edilen cevizin gelmesinin aylar sürdüğünü anlatan Ergüder, “Yerli üretici olarak bizler ise bahçeden sofraya 24 saat içerisinde ulaştırıyoruz. Uzak mesafedeki rakiplerimizin haftalar süren nakliye süreçlerinden önce yükledikleri konteynırlarda böceklenme ve haşerelenmeye karşı kullandıkları kimyasal uygulamalar (fümigasyon), ithal cevizin aromasını ve lezzetini belirli ölçüde de olsa kaybetmesine yol açıyor. Yerli üretimimiz hasadın başlangıcından sofraya veya dükkân rafına en fazla bir gün içerisinde erişebildiği için ürüne herhangi bir kimyasal işlem uygulanmıyor” dedi.
“Yerli ürün tüketiminin artırılması için etkili adımlar atılması gerekiyor”
İstinye Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğr. Gör. Elif Emiroğlu ise Türkiye’nin dünyada ceviz üretiminde önde gelen ülkelerden biri olmasına rağmen; iç cevizde hem ithalatçı hem de ihracatçı bir konumda yer aldığını anlattı. Yeterli beslenme için gereken gıda çeşitliliğinin yerli üretimle karşılanması sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ilkelerine temel oluşturduğunu belirten Öğr. Gör. Emiroğlu, “Toplumu yerli üretime teşvik edebilmek için uzmanların dikkat etmesi gereken en önemli konular arasında; besin ögesi içeriği bakımından en zengin ürünlerin önerilmesi ve bunu yaparken beslenme ekonomisinin de göz önünde bulundurulması geliyor. Cevizin yetiştiği bölgenin iklim ve toprak özellikleri, hasat tarihleri ve süreçte kullanılan farklı metotlar gibi birçok faktör, ürünün besin ögesi içeriğini önemli oranda etkiliyor. Yerli ve yabancı kaynaklı cevizlerin besin ögesi içeriğini inceleyen bir araştırmaya göre; fosfor, potasyum, magnezyum ve kalsiyum içeriklerinin genel olarak yerli ürünlerde yabancılara oranla daha yüksek olduğu görülüyor. Sağlık üzerine birçok olumlu etkileri olan cevizin toplum tarafından düzenli ancak yüksek enerji içeriği nedeniyle porsiyon kontrolü dahilinde tüketilmesi gerekiyor. Özellikle cevizde, yerli ürün tüketiminin artırılması için etkili adımlar atılması gerekiyor” diye konuştu.
“Unutkanlığa karşı koruma sağlıyor”
Cevizin, antioksidan ve antienflamatuar etkileriyle Alzheimer hastalığına ve unutkanlığa karşı koruma, hafızada iyileşme sağladığını gösteren kanıtlar bulunduğunu söyleyen Öğr. Gör. Emiroğlu, hayvan ve insan çalışmalarından elde edilen kanıtların ceviz tüketiminin kardiyovasküler hastalık, depresyon ve tip 2 diyabet gibi hastalıkların riskini azaltabileceğini de gösterdiğini belirtti. Öğr. Gör. Emiroğlu, “Türkiye Beslenme Rehberi’nde yeterli ve dengeli bir beslenmenin sağlanabilmesi için günde dört adet ceviz tüketimi öneriliyor. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre; ceviz, fındık, fıstık ceviz gibi sert kabuklu yemişleri her gün tüketenlerin oranı yüzde 16.7. Araştırmalar, cevizin antioksidan etki gösterebilmesi için günlük yaklaşık bir avuç kadar tüketilmesinin gerektiğini bildirmesine rağmen, cevizin 100 gramının yaklaşık 680 kkal enerji içerdiği göz önünde bulundurularak ağırlık kontrolünün sağlanması gereken bireyler için tüketimde porsiyon kontrolünün sağlanması gerektiğini de unutmamak gerekiyor” diye konuştu.
Öğr. Gör. Elif Emiroğlu, cevizin tek başına tüketilebilmesine ek olarak tatlı, tuzlu birçok tarifte de yer alması nedeniyle dünyanın birçok bölgesinde sıklıkla tüketildiğini söyledi. Son dönemde yapılan bazı çalışmaların cevizin sağlığı geliştirici özelliklerine vurgu yaptığını belirten Emiroğlu, cevizin sağlığa olan faydalarının genellikle, Omega-3 yağ asitleri, E vitamini ve diyet lifi gibi besin bileşenlerine atfedildiğini belirtti. Öğr. Gör. Emiroğlu, bu besin bileşenlerine ek olarak bitki sterolleri ve özellikle polifenoller açısından da zengin olan ceviz polifenolleri; damar sertliğine karşı koruma sağladığını, HDL kolesterolünü yükselttiğini ve antioksidan savunma sistemini güçlendirdiğini sözlerine ekledi.
|