Küresel Markalaşma Tek Şansımız!
Bizde dünya markası yoktur! Biz sadece yabancı markalara hizmet veriyoruz
Marka geliştirme, hem fiziksel hem de fiziksel olmayan kaynaklardan elde edilen varlıkların bir ülkenin ekonomisini önemli ölçüde etkilediği ekonomik refah için kritik bir stratejidir. Ölçek ekonomilerde güçlü markalar dünya çapında satılır, bu da daha yüksek üretime, daha düşük ortalama maliyetlere ve daha yüksek kar marjlarına yol açar. Bunun dışında da ülkemizin adını yüceltir!
Bizde dünya markası yoktur! Biz sadece yabancı markalara hizmet veriyoruz. Kendi değerlerimizi yabancılar anlatıyor ithal ediyor ve kendi markalarını geliştiriyorlar. Başka bir ülkeye ihracat yapmak markalaşmak değildir! Ülkemiz hala gelişmekte olan ülkeler arasında sınıflandırılıyor dünyada.
Bunun tek sorumluluğu bana göre şirketlerin kendisidir! Senelerce Ticaret Bakanlığından alınan ihracat yardımlarındaki şartlardan birisi de dünya markası olmak değil miydi?
Yapamadik değil, yapmadık! Fuarlara aşık olduk ve maliyetlerimizi de yükselterek aracılar aradık. Son kullanıcılara erişmedik. Aracılar markalaştıramaz bizi...Sadece biz yapabiliriz!
Pazarlamayı aşağıya çektik. Sadece taktiksel olarak ki bu pazarlama maliyetinin en büyük tarafı....Stratejik bir yol haritası belirlemedik, küresel araştırmalar yapmadık, bir çok bilgiyi yabancı ülkelerdeki ticaret ataşelerinden almaya çalıştık....Onlar sizi kesinlikle sizin kadar bilemez. Vizyonu oyun gibi kopyalayarak websitelerimize koyduk. Ürün bazlı olduk hep. Seneler önceki kullanılan taktikler bunlar....
Evet ben bizi suçluyorum! ve üzülüyorum! Eğitimcilere de bu konuda kızıyorum! Dijital pazarlamanın dışına çıkmadıkları için! Stratejik pazarlamaya odaklanmadıkları için!
Üreticiler, daha geniş coğrafi bölgelere nüfuz etmek için, küresel kullanıcılar tarafından tanınan yüksek itibara sahip değerli markalar yaratmayı amaçlar. Ama bu distribütörün vazifesi değildir bu.
Son zamanlarda neler oluyor?
Bir çok şirketlerimiz yabancı şirketlere hisselerini satıyorlar. Neden bu çok tehlikeli?
- Bir ülke hisselerini yabancı kuruluşlara satmaya başladığında, esasen yabancı yatırımcıların yerli şirketlerde mülkiyet hissesi kazanmalarına izin verir, bu da sermaye girişinin artmasına, potansiyel ekonomik büyümeye yol açabilir, ancak aynı zamanda ulusal egemenlik, hükümet politikaları üzerindeki potansiyel etki ve yabancı yatırımın niteliğine ve nasıl yönetildiğine bağlı olarak potansiyel iş kayıpları hakkında endişeleri artırır. - Bir ülkede kurulu bir şirket yabancı sahiplere satıldığında, şirketin operasyonları üzerindeki yerel kontrolün azalması, yeni sahiplerin yurtdışındaki operasyonları yeniden yapılandırması veya başka bir yere taşıması durumunda potansiyel iş kayıpları, karlar başka bir yere yönlendirilebileceği için ülke içindeki ekonomik faaliyetin azalması ve bunun sonucu olarak ulusal gururumuzun yok olması! Bunun en büyük sebebi, stratejik düşünce tembelliği, pazarlamanin etkin olmamasi, sadece kısa vadede para kazanma amacı...Yani ülkemizin ekonomik gücüne bir faydası yoktur.
- Bir ülkedeki şirket farklı bir ülkedeki başka bir şirketi satın aldığında, buna "doğrudan yabancı yatırım" (DYY) denir ve esasen satın alan şirketin artık yabancı bir işletmede hisseye sahip olduğu anlamına gelir, bu da onların bu yeni pazara erişmelerine ve potansiyel olarak satın alınan şirketin mevcut altyapısını ve markasını kullanarak bu pazarda faaliyet göstermelerine olanak tanır; Bu, sıfırdan başlamadan yeni bir pazara girmenin hızlı bir yolu olabilir. Genellikle bu sirketler satin aldiklari sirketlerin markasini sahiplenirler. Büyük markalar ancak bunda başarili olur. Çünkü satanın kendi markalarının küresel gücü yoktur. Burda yine büyük bir etki olmaz çünkü marka değeri ve bunun finansal gücü ve karlari daima sahibi olan sirketin merkezine geri döner. Yani baska bir ulkeye geçer.
- Bunun başarılı bir örneği Toyota' dır. Toyota tam bir küresel markadır. Toyota bir Japon şirketidir, ABD üretim operasyonlarından elde edilen karları, ABD hükümetine vergi ödemek, ABD çalışanlarına maaş vermek ve ABD tesislerine yeniden yatırım yapmak da dahil olmak üzere büyük ölçüde ABD'de tutulmaktadır, ancak kârın bir kısmı yine de genel küresel kazançlarının bir parçası olarak Japonya'daki ana şirkete gider. Bizim böyle bir markamız yok! Biz kimi satin alirsak veya kime hisseler satarsak, kendi markamizi küresel yapmadığımız boyunca hicbir güö kazandırmaz. Sadece sahiplerine para kazandırır. O kadar! ülkeye hicbir tesiri yoktur! Toplu karlar onların ülkesine geçer! Bu uluslararası bir kuraldır!
- Ama Bir de baska bir yol var: (M&A) Birleşme ve satın almalar, işlemde yer alan her iki şirket için de büyümeyi temsil eder. Ayrıca, her iki işletmenin gelirlerinin bir havuzda toplanmasıyla elde edilen gelir olarak daha fazla finansal güç anlamına gelir. Zincirleme bir reaksiyon olarak, daha büyük bir finansal güce sahip olmak, aynı zamanda pazarda daha büyük bir paya sahip olmak ve rekabeti azaltarak müşteriler üzerinde daha fazla etkiye sahip olmak anlamına gelecektir.
Bunlari yapabilen sirketler kendi markalarının güclü olduğu sirketlerdir. Buna odaklanmak bence şirketlerin bir numaralı hedefi olmalıdır. Ama markayı etkin yaratamazsanız bu faydalar gerçekleşemez!
Marka değeri ve ekonomik güç, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli şekillerde ilişkilidir:
Ekonomik büyüme- Marka değerinin GSYİH ile pozitif bir ilişkisi vardır ve ikisi arasında uzun vadeli bir denge vardır.
İş performansı- Marka değerinin iş performansı üzerinde olumlu bir etkisi vardır ve daha güçlü marka değerlemelerine sahip şirketler finansal olarak daha iyi performans gösterme eğilimindedir.
Hissedar değeri- Güçlü itibara sahip markalar, hissedarlarına ortalamadan daha fazla getiri sağlar.
Ulus marka değeri- Ulusun marka değerleri, ulusal ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkiler ve bu etki düşük gelirli ekonomiler için daha önemlidir.
Talep- Başarılı markalar, talep eğrisini sağa kaydırarak tüketicilerin ürünlerini satın alma olasılığını arttırır.
Yatırımcılar- Markalar, yatırımcıların değer biçmesi açısından rekabet avantajı kaynağı olurlar.
Kaybımız Sonuç olarak nedir?
Bir ülke hisselerini yabancı kuruluşlara satmaya başladığında, esasen yabancı yatırımcıların yerli şirketlerde mülkiyet hissesi kazanmalarına izin verir, bu da sermaye girişinin artmasına, potansiyel ekonomik büyümeye yol açabilir, ancak aynı zamanda ulusal egemenlik, hükümet politikaları üzerindeki potansiyel etki ve yabancı yatırımın niteliğine ve nasıl yönetildiğine bağlı olarak potansiyel iş kayıpları hakkında endişeleri artırır. - Bir ülkede kurulu bir şirket yabancı sahiplere satıldığında,: şirketin operasyonları üzerindeki yerel kontrolün azalması, yeni sahiplerin yurtdışındaki operasyonları yeniden yapılandırması veya başka bir yere taşıması durumunda potansiyel iş kayıpları, karlar başka bir yere yönlendirilebileceği için ülke içindeki ekonomik faaliyetin azalması ve bunu sonucu olarak ulusal gururumuzun yok olmasi! Bunun en büyük sebebi, stratejik düşünce tembelliği, pazarlamanın etkin olmaması, sadece kısa vadede para kazanılır. Bu da ülke için ileriyi görememeyi oluşturur...
Yani ülkemizin ekonomik gücüne bir faydası yoktur.!
Son nokta! Sizce neden ABD' deki araştırmacılar ülkemizi inceliyorlar ve değerlerin ne olduğunu anlatıyorlar ve sonra bazılarını ithal ediyorlar düşük fiyatlarla? Çekirdeksiz üzümümüzü yazmışlardı bir makalede....Beyaz şarap imalatının en etkin üzüm çeşidi olarak ve dünyada tek olarak anlatıyorlar....Biz mutlu oluyoruz....Neden? Bunu biz dünyaya tanıtsaydık ne olabilirdi tahmin edebiliyormusunuz?
Bir başka örnek- Üç Amerikalı müteşebbis genç araştırmalar yapıyorlar. Vizyonları dünyada en eski ama önemli bir ürünü yeni dünyada yenilemek! Sonuçta Dünyanın en iyi havluları olan Osmanlı havlularına odaklanıyorlar- bizim bildiğimiz peştemal! Bizim tarihimizin bu güne kadar gelen ürünü! Öyle başarılı bir marka kuruyorlar ki bizim belki de pazarlardan satın aldığımız bu ürünün ikili paketini $150 satiyorlar!!! Anadolu da imal ediyorlar...Onlar memnun dolar kazandıkları için...
Kendi değerlerimizle ancak istisnai dünya markası olabiliriz....Kendimizin olan değerlere neden odaklanmıyoruz da en çok para verdiğimiz ürünler yabancı marka!
Kendimize soralım! Neden?
Bize ait olan değerlerin çoğu yabancı markalarda....
Bu durumu düzeltmek bence vatana olan görevimizdir!
Aynı İtalyanın yaptığı gibi "Made in Italy" başlığını koyunca tekstilde satıcılar benzer ürünleri en az iki misline satıyor! Bizim tekstil ürünlerimiz uzak doğu ürünleriyle beraber en ucuza satılıyor!
Düşünmek lazım! Kendimizi sevelim ve bu konuyu artık ciddiye alalım derim.
Biz sadece "satıcıyız"....Fiyat bazlı satıcı! Bunun sürdürülebilir bir unsuru olamaz. Sadece günü kurtarır.
Ama bu ülke bizim....Gelecek bizim sorumluluğumuz değil mi?
Gail Onat
Strategic Marketing Executive, BA, BSc, MBA