ESKİDEN

Yamalı elbisemiz olurdu lime lime,

ESKİDEN
"Boşuna uğraşmayın, yazmam" dedim ama yine de rahat bırakmadınız. Hadi şimdi ayıklayın pirincin taşını. ☺️
ESKİDEN
Yamalı elbisemiz olurdu lime lime,
İğnenin büyüğüne biz denirdi eskiden.
Bizlere yabancıydı anne denen kelime,
Ana demeden önce kız denirdi eskiden.
*
Kuyulardan su çekip doldururduk kovayı,
Bazlamayı beklerken tadardık(!) oklavayı.
Platoyu bilmezdik, duymamıştık ovayı,
Yükseltisiz tarlaya düz denirdi eskiden.
*
Eksilmezdi bahçenin; mısır, küncü, darısı,
Arkadaşa aitti bir lokmanın yarısı.
Yazıları kaplardı ekinlerin sarısı,
Gri rengi bilmezdik boz denirdi eskiden.
*
Üst-baş sakız olurdu toplanırken fıstıklar,
Yorgunluğu alırdı dağda taştan yastıklar.
Kışları gıdamızdı nişastalı bastıklar,
Yediğimiz cevize koz denirdi eskiden.
*
Taş armudumuz vardı yoksa da muşmulamız,
Üzüm, fıstık doluydu, yıl boyunca zulamız.
Gökte çoban yıldızı, şaşmayan pusulamız,
Güneyin tam tersine kuz denirdi eskiden.
*
Yıl başka bölünürdü; kiraz, orak, zemheri,
"Hökümetçe" takvimler hep on üç gün ileri.
Eylül ayı gelince sarartırdı her yeri,
Sonbahar mevsimine güz denirdi eskiden.
*
Atın ismi beygirdi, köpek; kapıda yatan,
İncirin adı patlak, su teresi; ıspatan.
Uyanık; cingöz idi, daha uyanık; şeytan,
Aşırı saf olana kaz denirdi eskiden.
*
Çayırlarda oynayıp pınardan su içerdik,
Yorulur yıpranırdık, kendimizden geçerdik.
Sülükler arasında kürtün otu biçerdik,
Kamışlığın adına saz denirdi eskiden.
*
Az önceyi bilmezdik onun yerine bayak,
Dik dursun diye konan desteğin adı dayak.
Jiletten daha keskin saz bitkisiydi kıyak,
Suyun çıktığı yere göz denirdi eskiden.
*
Fakir amma temizdik, kirin adı 'yağır'dı,
Yalan söz söylemenin cezası çok ağırdı.
At, eşek mun(r)dar hayvan, inek cinsi sığırdı,
Küçükbaş sürüsüne yoz denirdi eskiden.
*
Ağzımızdan düşmezdi beyaz kenger sakızı,
Çiğnedikçe artardı dişimizdeki sızı.
Tükürüğün köpüğü ölçerdi hızımızı,
"Acele et" yerine, tez denirdi eskiden.
*
Menfaatler uğruna dost ahbap silinmezdi,
Tükürülen bir yüze dönüp de gülünmezdi.
Ateşle ısınırdık; doğalgaz bilinmezdi,
Ocaktaki yanana köz denirdi eskiden.
*
Yanımızda tutmazdık soysuzluğu öveni,
Mahalle ayıplardı olur olmaz söveni.
Sıcakta ekin biçip döndürürdük döveni,
Serinleten yerlere buz denirdi eskiden.
*
En büyük bahtiyarlık eksiği gidermekti,
Hüner; saklamak değil olmayana vermekti.
Elbette en güzeli tevazu göstermekti,
Havalı harekete poz denirdi eskiden.
*
Beklese de sonunda mezar denilen kuyu,
Can çıksa da çıkmıyor bazılarının huyu.
Ses etmeden yürütüp saman altından suyu,
Gizlice iş tutana uz denirdi eskiden.
*
Yorgunluktan dizlerin kalmasa da takati,
Dostumuz gel deyince şaşırmazdık saati.
Her şeyden önemliydi yüreğin sadakati,
Şahide gerek yoktu "Söz!" denirdi eskiden.
09.03.2022 - Malatya
Mustafa Erkenekli
Bir iç mekan görseli olabilir