Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Ağustos 24, 2024 0
Editor01 Temmuz 9, 2024 0
Editor01 Mayıs 24, 2024 0
Editor01 Mayıs 24, 2024 0
Editor Ekim 8, 2020 0
Michelin, lastiklere zarar veren etken ve faktörleri şöyle sıralıyor;
Editor Haziran 19, 2020 0
Her ihtiyaca uygun bir Gvyna var
Editor Haziran 7, 2020 0
7 HAZİRAN 2012 ÜNLÜ ŞAİR, YAZAR, GAZETECİ ABDÜRRAHİM KARAKOÇ'UN VEFAT
Editor Nisan 25, 2021 0
PEUGEOT Rifter, hafif ticari araçlar sınıfında standartları belirliyor.
Editor Temmuz 29, 2020 0
Trabzon’un eşsiz doğa ve tarihi güzelliklerini keşfetme imkânı
Editor Ocak 1, 2021 0
Yıllık aidatın üye kayıt ücretinin binde biri olması ve şubelerden aidat alınmaması
Editor Mart 13, 2020 0
Türkiye’de evini kiraya verenlerin oranı yüzde 24 olarak saptandı
Editor Ocak 16, 2021 0
Av. Emre Avşar ile konunun ayrıntılarına dair merak edilenleri mercek altına aldık.
Editor Ekim 5, 2020 0
Bu kadar mutluluk arayışından sonra ilerleyen saatlerimizde istediğimiz neyse ona...
Editor Nisan 30, 2021 0
“Kaliteye olan adanmışlığınız çalışanlarınızın tavrına yansımaktadır”
Bir de benim yazılarıma sıkça konu ettiğim başka bir his “homefulness” var. O da, insanın evindeymiş gibi duyduğu rahatlık, güven ve aidiyet hissini ifade ediyor.
Geçtiğimiz günlerde kızımla “duyguları nasıl yönetmemiz gerektiği”ni anlaşılır, eğlenceli bir dille anlatan, Disney-Pixar ortak yapımı "Inside Out (Ters Yüz)" filminin ikincisini izlemiştim.
Hem gündemimizde mobbing, aidiyet, duygusal zekâ bulunduğu için hem de "duygular ile hisler” konusu psikolojik ve felsefi açıdan ilgimi çektiğinden, bu haftaki yazı da başlığını böylece bulmuş oldu.
*
Temel bazı sorulara yanıt arayarak başlarsak…
*Duygu ve his aynı şeyi mi ifade eder?
Beynin farklı bölgelerinden kaynaklanıyorlar; hislerin duygulara göre kapsamı daha geniş.
Duygulara verdiğimiz tepkiler ve zihinsel çağrışımlar hisleri oluşturuyor.
Örneğin, tüylerin diken diken olması, yeni tanıştığımız birine karşı duyduğumuz sıcaklık hissi gibi.
*Peki, ya duygular?
İnsanın hangi temel duygulara sahip olduğu hem bilimin hem de Antik Yunan’dan bu yana felsefenin konusu olmuş.
Bu çalışmalar içinde beni en çok tatmin eden Robert Plutchik’in “duygu çarkı teorisi”.
Teoriyi size şöyle özetleyebilirim:
Temelde 8 duyguya sahibiz: Güven, korku, üzüntü, iğrenme, öfke, şaşkınlık, beklenti ve neşe. Ancak bu kadarla sınırlı değil.
Her duygunun kademeleri var ve önemlisi de bu temel duygular kendine komşu duygularla etkileşime girip farklı duygu tonları oluşturuyorlar. Örneğin, beklenti, öfkeyle bir araya gelirse agresivite; neşeyle güven bir araya gelirse sevgi/aşk; korkuyla, güven bir araya gelirse teslimiyet duygusu oluşabiliyor.
*Olumsuz duygular yok edilmeli mi?
Her duygu dünyayla başa çıkma stratejimizin bir parçası. Utanç ve mahcubiyet toplumsal bilincimiz ve esenliğimiz açısından önemli; öfke ise dünyaya bağlanma yolumuz.
Özellikle de, öfkeyi nasıl yönlendireceğimizi bildiğimizde ve bir strateji geliştirdiğimizde dünyamızı dönüştürme gücüne sahip oluyoruz.
Mesela, Picasso’nun Guernica’sı rafine bir öfkeyi içerir. Baudelaire’in bazı şiirleri de öyle.
*
Duygulara ilişkin çoğu araştırma esasen bize şunu söylemek istiyor:
Bütün duygular gerekli. Neye öfkelendiğimiz, nelerden korktuğumuz, nelerin bizi hoşnut ettiği karakterimizi belirliyor ve bu sayede “biz” oluyoruz.
1990'ların ortasından bu yana hayatımıza yerleşen "Duygusal Zekâ"nın yani EQ'nun da işte bu anlamda rolü büyük.
Duyguların farkında olmak; daha istikrarlı ilişkileri, strese dayanıklılığı, iş ortamında ise diğerlerinin duygularını da gözlemleyebilmeyi ve çatışmaları önleyebilmeyi sağlıyor.
Ve önemlisi de, karamsarlığa, umutsuzluğa kapılmadan olumsuz duygularla başa çıkabilmeyi.
*
Albert Camus’nün, Veba eserinde şöyle bir diyalog vardır:
“Sana bütün bunları kim öğretti, Doktor?”
Yanıt anında geldi:
“Acı çekmek.”
Damla Ömür Tantekin
Founder of D Strategy | Advisor&Writer | Speaker