Pandemi Döneminde MS'li Olmak

Hayatta kalabilmek için tehlikelere karşı biraz kaygı hissetmek,  önlemlerimizi de almamızı sağlar.

Pandemi Döneminde MS'li Olmak

Özlem COŞAR

Kaygı hayatımızı nasıl da etkiliyor. Yapmak istediklerimizin üstünde bir bulut gibi. Düşüncelerimize ve dolayısıyla davranışlarımıza ve hayatımıza etkisi oldukça fazla. Bizim kendi özel durumumuzda MS’e dair yaşadığımız kaygılar zaten bizi yoruyorken bir de üzerine pandeminin getirdiği riskler eklendi. İnanması zor olsa da aslında belli bir düzeyde yaşanan kaygı hayatta kalma içgüdüsünü tetikler. Hayatta kalabilmek için tehlikelere karşı biraz kaygı hissetmek,  önlemlerimizi de almamızı sağlar.

Bu pandemi sürecinde herkes bu kaygıları çok yoğun bir şekilde yaşadı ve hala yaşamaya devam ediyor. Biz MS hastaları ve daha da genellersek kronik bir hastalığa sahip olan bireyler olarak pandemi sürecinde risk grubunda olduğumuz için, haklı olarak daha fazla kaygılandık ve kaygılanıyoruz. Ama unutulmaması gereken bir durum var ki, insan olmanın doğası gereği herşeyi kontrol edemiyoruz. Bunun farkında olarak yapabileceklerimize odaklanmak bizim için en faydalı yol olacaktır. Yetkililer / doktorlar uyulması gereken kuralların sürekli altını çiziyor. Üzerimize düşen, yapabileceğimiz her şeyi yaptıktan sonra hala kaygılanmaya devam etmek bizi farkında olmadan tehlikelere karşı daha açık hale getirebilir. Bu doğrultuda, yapabileceğimiz en önemli şey kurallara özenle uymak ve dikkat etmek. Evet, çevremizde bu kurallara özen göstermeyen/ uymayanlar olması zaman zaman tedirginliğimizi daha fazla artırıyor. Gönül ister ki, herkes yalnızca kendisini değil çevresindekileri de daha çok düşünsün ve anlayışlı olsun; ancak ne yazık ki kimseyi değiştiremeyiz. Belki bizler de böyle önemli bir sağlık sorunu yaşamadan önce bu tür konuları bu seviyede farkında olup, özenle hareket etmiyorduk. Elimizde olan, kontrolümüzde olan tek şey kendimizi değiştirebilmek. ve kontrol edebilmek . Bu sebeple, öncelikli odağımız tek etki alanımız olan kendimiz olmalı. Öfkelenmek yerine tedbirlere uyarak, bizi tedirgin eden ortam ve kişilerden bu süreçte olabildiğince uzak kalmak, bu süreçte kendimiz için yapabileceğimiz en iyi şeylerden bir tanesi. Bununla beraber, ruh sağlığımızı ve sosyal bir varlık olduğumuzu da unutmamalıyız. Fiziksel yakınlıktan ne kadar uzak durmaya çalışıyorsak sosyal yakınlığa bir o kadar yaklaşmalıyız. 

Bazılarımız yalnızlığı/anlaşılamamayı gerçekten deneyimlemiş kişileriz ve bu yüzden insanlarla iletişim ve etkileşim içinde olmanın değerini çok iyi biliyoruz. Ancak sosyalleşmek illa fiziksel olacak diye bir kural yok. Teknoloji öyle yerlere geldi ki; ya telefonlarımızdan ya da bilgisayarımızdan karşılıklı sohbet ederek sosyalleşme imkanınlarına sahibiz. Bu süreçte, sosyalleşmek için elimizde var olan teknolojik kaynaklardan olabildiğince faydalanmamız önemli. 

Bu zorlu süreci olumlu olan tarafları görmeye çalışarak kendimiz için fırsata çevirmemiz mümkün. Bekleyen işler, okumak için ertelenen kitaplar, izlemeye fırsat bulamadığımız filmler, denenmek için alınan ve hiç yapamadığımız yemek tarifleri, uzun zamandır konuşamadığımız eski arkadaşlarla iletişim kurmak ve daha nice aktiviteleri uygulama fırsatına sahibiz. Bu bir dönem ve sadece bizi değil, tüm toplumları etkiliyor ve bu da bitecek. Aslında bizler bu konuda biraz daha tecrübeliyiz. Evet, kısıtlanmak engellenmek zor; ama MS’in bize kazandırdığı tecrübelerimiz sayesinde bununla da başedebiliriz. 

Hatta bu sürecin olumlu tarafları bile olabilir.  Bütün insanlığı tehdit eden bu durum karşısında birlik ve desteğin önemini herkes yeniden farkına varıyor. Belki de günümüzde şikayet ettiğimiz “empati yoksunluğu” bu sayede biraz azalır, kimbilir... Film gibi bir dönem yaşıyoruz ve tarihe tanıklık ediyoruz. Bu zor dönem ile beraber hayattaki olgunlaşma yolunda ilerlemeye, daha da güçlenmeye devam ediyoruz.  Hiçbir zaman unutmamalıyız ki, “Hayat başımıza gelenler değil, onlara verdiğimiz tepkilerdir”

https://www.yolarkadasimsin.com/blog/pandemi-doneminde-ms-li-olmak