İletişimde önemli bir konudur “empati

Empati, o kişinin yerine kendini koymak.....

İletişimde önemli bir konudur “empati
İlk defa bu kadar soğuk bir iklimde ve kültürel olarak bize uzak bir coğrafyada yaşıyorum. Zorlandığım da çok oluyor. Fakat, bu durumun bana öğrettiği iki şey oldu.

İlki şu… Aylarca, her gün gri bir havaya uyanınca; açık mavi bir gökyüzünün, güneşin ve bunların getirdiği sağlık ve mutluluğun kıymetini bilemediğimizi fark ettim.
Bazı şeyleri nasıl da "zaten elde var" kabul edip, onları kaybedene dek üstlerinde hiç düşünmediğimizi…

*

İkinci konuyu biraz daha detaylı anlatayım:

2016 yılında 63 ülkede bir araştırma yapılmış ve 100 binden fazla kişinin entelektüel ve duygusal bağ kurma yani empati yapabilme becerileri incelenmiş. Benim şu an yaşadığım Litvanya ise 63 ülke arasında en az empatik ülke olarak 63. sıraya yerleşmiş.

Dolayısıyla, bu coğrafyada hem iletişimde hem iş yaparken eğer empati kuran kişi siz olmazsanız, bu durumun dezavantajları olabiliyor.

Zira, iletişimde önemli bir konudur “empati”. Biz “halden anlamak” deriz; “ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz” diye anlatır Necip Fazıl Kısakürek de.

Empati, o kişinin yerine kendini koymak, onun neden böyle davrandığını anlamaya çalışmak ve hatta onun aklındakilere cevap oluşturabilmektir.

*

İzlediniz mi bilmiyorum; Fransız fotoğrafçı ve yönetmen Yann-Arthus Bertrand’ın “Human” belgeseli, empati konusunu işleyen en iyi yapımlardan biri bence.

Belgeselde binlerce kişiyle yapılmış o röportajlar, bazen bir mültecinin, bazen babası savaşta ölen bir çocuğun veya dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir sebeple dezavantajlı birinin gözünden dünyaya bakabilmeyi sağlıyor.

Onları dinlerken, mutluluğun tanımının bile kişiden kişiye nasıl da değiştiğini fark ediyorsunuz.

Mesela, Afrika’nın bir ucundaki anne için mutluluğun tanımı o gece çocuğunu yatağa aç yatırmamış olmak iken; tekerlekli sandalye ile dünyayı gezen kişi için yaşadıklarından öğrenmek olabiliyor. Hatta, kendini ne kadar şanslı hissettiğini ifade eden o kişi diyordu ki...

Eğer Tanrı bizzat karşıma çıksa ve dese ki:
“Bruno, sana bacaklarını geri vereceğim ama 13 yıldır öğrendiğin her şeyi geri alacağım”.
Ona şöyle derdim:
“Bacaklar sende kalsın.”

*

Geçtiğimiz hafta, LC Waikiki ekibi ve markanın vizyoner yöneticisi Omer Barbaros Yis
ile, verdiğim “İletişim ve İçerik Yönetimi Stratejileri” eğitimi vesilesiyle konuştuğumuz konulardan biri de tam buydu:

Karşımızdaki ister hiç tanımadığımız biri, ister bir ast, üst ya da ekip arkadaşı olsun veyahut bir müşteri...
Özellikle vücut dilinin ve sesin artık olmadığı yazılı iletişimde, işin en önemli kısmı, empati yapabilmekte, söylenmeyeni duyabilmekte ve karşıdakiyle o bağı kurabilmekte yatıyor.

Defalarca denk geldiğinizden emin olduğum şu söz, baktığımızda, konunun iyi bir özeti aslında...

İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.


Ve söz sizde.

*

Instagram: @damlatantekin https://lnkd.in/dckyXdWx

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok