FÂTİHA'DAN MUÂVEZETEYN'E

Bu sabah Kur'ân-ı Kerîm'in neden Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle bittiğini düşündüm.

FÂTİHA'DAN MUÂVEZETEYN'E

Bu sabah Kur'ân-ı Kerîm'in neden Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle bittiğini düşündüm.
Buraya nüzul/iniş sırasına değil, tertipleniş hikmeti bağlamında düşündüğümüzü ekleyelim. Mutlaka eslâf da üzerinde durmuştur...
Tecessüsüne mağlub olanlara konunun tarihini erbâbı aktarsın.

Bendenizin dikkatimi çeken Fâtiha sûresinin söze hamd, rahmaniyet ve rahimiyet ile girmesine mukabil, mukaddes kelâmın bu "Muâvezeteyn" sûrelerinde insanların ve cinlerin şer ve hasetlerinden sığınma sîgâsıyla söze girişleri oldu. Geniş bir kuşatıcı merhametle başlayan Kelâm-ı İlâhî, son âyetinde ise
"De ki:
Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.” diyordu!
...
Rahmânî kuşatıcılığa sâhip bir başlangıca mukâbil, son sûrede bir daralma, nefsine uyanların şerrinden kaçınma îkazı düşündürücü göründü.
Kelâm-ı İlâhî inmiş, teferruatıyla maksadını anlatmış, son olarak bu "sığınma-korunma" formülüyle hatm-i kelâm etmiş...
...
Bütün Kur'ân arkanızda, tamamlanmış; ama önünüzde sığınma gerektiren bir şeytaniyet, haset, şer saçan bir "yapı" zuhur ediyor!
Edebiliyor!
Neden ve nasılları ayrı ve çok önemli bir fasıl olmak gerek!
Lâkin...
Kemal yolculuğunun varacağı yer o hasetçiler, fitneciler, şeytanlar durağı mıdır?
Cenâb-ı Hakk'a sığınmaktan başka yol kalmıyor mu?
Kezâ böylece bize şeytâniyetin, varlığa çıkış noktamızı unutturup bizi nerelere savurduğu, dahası savuracağı haberi verilmiş olmuyor mu?
*
Söz buraya geldiğinde, bir büyük silkinme, tevbe ve anlayışla "başa dönmek" gerekmez mi?
Gene Fâtihâ'nın sıcak kuşatmasına, derin merhametine, bilgilendiriş ve Rabbânî îkazına...
*
Bismillahirrahmânirrahîm
"De ki:
Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”

"De ki:
Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.”
*
Ama nasıl başlardı Kelâm-ı Hakîm:

Hamd,(ancak, kendimizi nisbet ettiğimiz, zâtı îtibârıyle tasvirinde övülmeye gerçekten tek lâyık olan) Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve cezâ gününün mâliki Allah'a mahsustur(O'na hastır, O'ndan gayrı övgü niteliklerine sâhiden mâlik bir muhâtab, varlık âleminde imkansızdır).
Yalnız sana ibâdet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.(Çünkü başka bir mâbud, ibâdete muhâtab varlık olamayacağı gibi, yardım taleb edilebilecek bir merci de tasavvur edilemez.)
Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet (bunu ancak sen yapabilirsin, yönelebileceğimiz başka bir yardımcı muhaldir, olamaz); (bunu anlayamayıp nefsinde mahpus ve rahmetten mahrum kalarak) gazaba uğrayanların ve dalâlete düşenlerin (sapıkların) yoluna değil.
*
Âmin...
*
☺️
Sabah sabah bunca vaaza tahammül eden varsa, minnet ve arz-ı şükran ile hayırlı sabahlar diyeyim efendim.

Görüntünün olası içeriği: yazı

Dr.Sait Başer