Çanakkale Mahşeri? Mehmet Niyazi

Nasıl ortaya çıktı Çanakkale Mahşeri?

Çanakkale Mahşeri? Mehmet Niyazi
Gönlümden...
Mehmet Niyazi Ağabey'in Dahiler ve Deliler, Bayram Hediyesi, Türk Devlet Felsefesi, Türk Tarih Felsefesi, İslam Devlet Felsefesi, Kanije Yemen Ah Yemen, Plevne, Varolmak Kavgası, Yazılamamış Destanlar, Doğunun Ölümsüz Çocuğu, Millet ve Türk Milliyetçiliği, Daha Dün Yaşadılar, Ölüm Daha Güzeldi, Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği, İki Dünya Arasında adlı kitapları var. Yine yazılarının toplandığı Kültür ve Devlet adlı iki ayrı kitap.
Mehmet Niyazi Ağabeyin kitaplarının hepsi güzel, hepsi tekrar tekrar okunmalı ama Çanakkale Mahşeri bir başka güzel. Ekrem Kaftan arkadaşımızla yaptığı konuşmada soru ve cevap şöyle;
Soru: Çanakkale Zaferi ilk defa sizin eserinizle bu kadar gündeme geldi. Nasıl ortaya çıktı Çanakkale Mahşeri?
Özdemir: Çanakkale Mahşeri kitabını yaklaşık 1 yılda yazdım ben Almanya’da bir balodaydım yaşlı bir Alman Protestan’ı geldi ve Çanakkale’yi bir daha yapabilir misiniz dedi. Bende evet dedim fakat bu soruya ben çok muvaffak oldum o zaman gittik baktım Almanya’da aşağı yukarı 700 küsür kitap var Türkiye’ye geldim 23 kitap var mesela bir kitap 15 sayfa. Ben bunu yazabilir miyim diye düşünürken bir yayınevi sahibi geldi kütüphaneye abi ne yapıyorsun dedi. Çanakkale’yi yazmayı düşünüyorum ama altından kalkabilir miyim onu düşünüyorum oda ne düşünüyorsun bu kadar. “O öyle deyince bunu yazmayı kendimde farz hissettim. Gerçekten layık olması gerektiği için çok uğraştım. Çünkü Çanakkale ile ilgili neredeyse hiçbir şey yoktu.
Mehmet Niyazi Ağabey "bir yılda yazdım" demiş ama öncesi var tabi. Yedi yüz elliye yakın hatırat okumuş. İngiliz, Alman ve bizim Genel Kurmay'daki kayıtları incelemiş. Romandaki hadiseler, şahıslar hepsi gerçek. Bir sohbetimizde "Çanakkale okumalarımda, yaptığım araştırmalarımda hiç art niyetli, kötü insan görmedim. Romana hayali iki olumsuz tip koydum" demişti.
Mehmet Niyazi Ağabey bir gönül insanıydı. Olumlu ne yazarsanız hep eksik kalacak nadir insanlardan biriydi. Sait Başer Bey'in yazdığı yazıdan bir paragraf koyayım;
"Ey Dede Korkut ruhlu Abide Adam!
Onu kâh bir savaş yorgunu Çanakkale gâzisi tasvîrine oturtabilirsiniz, kâh elinde demir asâ, ayağında demir çarık efsâne kahramanı bir Yunus rolüne koyabilirsiniz. Âkif’in ızdırapları içerisinde bulduğunuz bir hali de olur, Akşemsettin uyanıklığında yahut Ulubatlı Hasan rolünde gördüğünüz de... Onu Türk medeniyetinin taşıyıcı kahramanlarından herhangi birinin yerinde bulabilirsiniz. Ama suflîliklerin, riyâkâr politikaların, aydın ihanetlerinin, korkakların, bencillerin arasında hiç gören olmamıştır."
Biraz da hatıra yazayım;
Geçen yıllarda bir arkadaşımız Çanakkale Haftası için hazırlık yapıyordu. Talebelerine bir şeyler anlatabilmek, verebilmek için bir çok değişik ve güzel işler yapmayı tasarlıyordu. O ruh haline girsin diye Çanakkale Mahşeri adlı kitabını gönderdim Mehmet Niyazi Ağabey'in. Bu 18 Mart'a sordum "okudun mu?" diye. Daha okumamış. Kendisinde Çanakkale ile ilgili çok kitap varmış, onları okumuş. Bildiği için de okumamış.
Mehmet Niyazi Ağabey oraları adım adım gezmişti. Denizi bile öyle tarif eden bir insandı. Orada araştırmalar yaparken "bak biri daha geliyor" diye birbirlerine gösterirlermiş. Mehmet Niyazi Ağabey'in Çanakkale Mahşeri kitabından ve onun gazetelerde, televizyonlarda yazdıklarından, konuşmalarından, konferanslarından sonra Çanakkale'ye akın akın insanların gittiğini söylemedim tabi arkadaşa.
Çanakkale bu kadar çok geziliyorsa, bunda Mehmet Niyazi Ağabey'in payı oldukça fazladır.
Mehmet Niyazi Ağabey'in kitaplarının tamamı imzalı olarak var. Ama Çanakkale Mahşeri kitabının ilk baskısını Suat'a vermiştim, o da bir arkadaşına vermiş, şimdi kitap kayıp. Bir de yazılarının toplandığı Devlet'i de Mustafa'ya vermiştim, o kitap da aynı durumda. Yarın birileri bu imzalı kitapları sahafta falan görürse bana küfretmesinler diye yazdım bunu.
Mehmet Niyazi Ağabey ile bizim köye gitmiştik, her halde doksanlı yılların sonuna doğru idi. Arkadaşlar da geldi, yirmi- yirmi beş kişi olduk. Bize vatan anlattı Mehmet Ağabey. O zamanlar cep telefonu falan yok. Bir - iki arkadaş kameraya almıştı. Onlar da kim idi bilmiyorum. Sordum, soruşturdum öğrenemedim. O güzelim özel sohbet unutuldu gitti. Bir şeyi zamanında yapmamanın cezası idi bu da.
Gök Aradık Tuğlara kitabı için bir güzel makale yazmıştı. Bir gurur vesilesiydi benim için.
Hadi şunu da yazayım isim, şehir vermeden;
Çanakkale Savaşı bitiyor. Bizim askerler yorgun argın dönerken çalılıkların arasında savaştan saklanan bir Anzak askeri görüyorlar. "Savaş bitti" diyorlar ve yanlarına alıp memleketlerine götürüyorlar. Oraya yerleşmesini isteseler de memleketine gitmek istiyor Anzak askeri.
İnsanlarda para da yok. Biraz topluyorlar ama yeterli gelmiyor. Köylünün biri bir çift öküzünü satıyor. Parasını "düşman askeri"ne verip yolcu ediyor.
Aradan uzun yıllar geçiyor. O geri dönen askerin oğlu Avusturalya'da önemli bir şehirde belediye başkanı oluyor. Şimdiki gibi seçimler var. Bizim öküzlerinin parasını verenin torunu da bulunduğu yerde belediye başkanı adayı oluyor. Anzak askeri o iyiliği unutmuyor, tabi çocuğu da. Avusturalya'daki belediye başkanı buraya geliyor. Toruna diyor ki "eğer seni seçerlerse, seçilirsen buraya iş makinaları hibe edeceğim."
Seçim bitiyor. Seçiliyor o torun. Belediye Başkanı da sözünde duruyor, elinden ne geliyorsa o kadar iş makinasını gönderiyor.
Sonuç ne mi oluyor?
Bizim belediye başkanı bir galeri açıp iş makinalarını satıyor.
Biraz önce demiştim ya "Çanakkale Mahşeri" gönderdiğim arkadaş kitabı okumamış diye. (Gerçi bunu okuyup utanır okur şimdi.) Çanakkale Mahşeri olmayan, okumak isteyen bir arkadaşa bu kitaptan bir tane göndereyim efendim. Çok olursa kura çekeriz. 
...
Şehitlerimize, bu toprakları vatan yapanlara, atalarımıza, Mehmet Niyazi Ağabey'e, geçmişlerimize Allah rahmet eylesin.
Fatihalarla...
Tüm ifadeler:
Mehmet Ali Kalkan, Mahmut Öz ve 91 diğer kişi