Aşağıdaki fotoğraf önünüze düştüğünde ilk nereye baktınız?

Nöropazarlama, benim ilgimi çeken konulardan biri.

Aşağıdaki fotoğraf önünüze düştüğünde ilk nereye baktınız?
Aşağıdaki fotoğraf önünüze düştüğünde ilk nereye baktınız? Büyük olasılıkla daha çok tablo ve abajur tarafından bakmaya başlayarak, ikinci aşamada beni görmüş olmalısınız. Ve elimdeki kitabı da muhtemelen en son gördünüz; belki de hâlâ görmediniz.

Size esas göstermek istediğim unsur kitap iken, görüyor musunuz, bunu nasıl da başaramadım? 

Çünkü, bir görsel önümüze düştüğünde önce onun ortasına odaklanıyoruz; ardından da eğer görselde insan yüzü gibi ilgili çekici unsurlar varsa gözümüz orta olandan oraya doğru ilerliyor. Göstermek istediğimiz ve akıllara çıpalamak istediğimiz her ne ise (marka, logo, ürün) onu çerçevenin tam ortasına yerleştirmemiz gerekiyor.

*

Nöropazarlama, benim ilgimi çeken konulardan biri.
Değerli dostum Eda Ocak uzmanlığı alanında hem anlaşılır hem de içine ironi ve somut örnekler serpiştirilmiş bir kitap yazınca, bana da kitabı okumak ve sizlerle paylaşmak düştü.

*

Kitapta benim için en düşündürücü bölümlerden biri “ayna nöronlar” konusu oldu diyebilirim.

Heinz marka ketçapları bilirsiniz. 2000 yılında ilk Shrek filminin gösterilmesinin ardından, Heinz, fırsattan yararlanarak bildiğimiz kırmızı ketçaba ilaveten yeşil renkli bir ketçap da piyasaya sürüyor.

Yeşil ketçap sadece çocukların değil, ürüne yeşil rengini verenin ıspanak olması nedeniyle ebeveynlerin de sevgisini kazanıyor. Bir anda satışlar patlıyor; yöneticiler elbette çok mutlu. Hemen ardından Heinz, pembe, turuncu, mavi, mor renklerde de ketçap üretmeye başlıyor.

Fakat yeni renkli ürünlere hiç ilgi yok.

Çünkü burada ayna nöronlar devreye giriyor. Yeşil ketçapla hevesini alan çocuklar gerçek hayatta neyle karşılaşıyorlarsa tabaklarında da onu görmek istiyorlar; mavi bir sıvıyı patatesin üstüne dökmek onlara cazip gelmiyor.

Diyor ki Eda:
“Ayna nöronların etkin şekilde tetiklenmesi için uygulamanın gerçek hayatı olabildiğince yansıtması gerekir. Gerçek hayata yakın olan görseller, reklamlar, sesler daha hızlı bir tetiklenme sağlar ve zihnin başlatılan hikayeyi devam ettirmesini sağlar.”

*

Nöropazarlama aslında bir bakıma insanın kendi kendini de tanıma yolculuğu: Tercihlerimi neye göre yapıyorum? Neden bir markaya diğerine göre daha çok sempati duyuyorum?
Çünkü, çoğu kez markayı değil; onun bize vadettiği rahatlığı, şıklığı, lüksü, beğenilme hissini, faydayı veya nostaljiyi satın alıyoruz.

“Nesnelere değil, anlamlarına değer veririz.” diyen Rory Sutherland haklı belki de.

*

İngilizcedeki “duygu” anlamına gelen “emotion” sözcüğü ile motivasyon manasındaki “motivation” kelimesi aynı Latince kökten geliyor: “Movere”. Bu da “hareket etmek” demek.

Yani “Duygu olmadan karar, duygu olmadan aksiyon olmaz. İnsanları ancak duygularını tetikleyerek harekete geçirebilirsiniz.” diyor Eda.

Ve hangi sektörde çalışıyor olursak olalım, hepimiz için yol gösterici bir şey daha söylüyor:

“Bilince bağırmaktansa bilinç dışına fısıldamak yeğdir.”

*

Aklınıza gelenler için sözü size bırakırken, Eda Ocak'ın yorumlara ekleyeceğim kitabını da okumanızı öneriyorum.

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok