Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editor Ocak 20, 2021 0
Otokar ve Okan Üniversitesi işbirliğiyle Otonom Otobüs
Editor Aralık 31, 2020 0
Yeni yıl gecesi normalden daha fazla tüketiyoruz
Editor Nisan 28, 2021 0
Dizler için kök hücre enjeksiyonları
Editor Mart 3, 2021 0
Dünya Obezite Günü’nde Obezite Akademisi uyardı:
Editor Eylül 13, 2021 0
Bu yaz en pahalı bileti 79.045 TL oldu
Editor Mayıs 13, 2021 0
Negatif İyonlar Öğrenmeyi Pozitif Yönde Etkiliyor
Editor Ocak 22, 2021 0
Yasağın ardından İBB hizmete devam edeceğini açıkladı.
Editor Ekim 8, 2021 0
Dünya Deneyimleri” Konferansı düzenliyor!
Editor Aralık 7, 2020 0
84 bin kişiye fayda sağlayacak proje için 2 milyar TL’lik kaynak sağlandı
Film açılış sahnesiyle bize zayıflığımıza çare, tanrılardan ateşi çalan Prometheus'u hatırlatıyor ve süresi boyunca ateşle buluşunca dahi güçlenmeyen insanın tam tersine zayıflığını ateşi kullanarak sergilediğini gözler önüne seriyor.
Hikaye bir Nolan klasiği olarak doğrusal olmayan bir zaman düzleminde, 3 saatlik süresine rağmen hiç sıkmayan yüksek bir tempoyla akarken, Cullian Murpy'nin ödüllük muhteşem oyunculuğu ile Robert Oppenheimer'ın düşünce biçimine ortak oluyoruz.
#Oppenheimer 45 yıllık bir zaman diliminde, güç ve etik değerler, akıl ve vicdan, politika ve bilim tarihinin belki de en önemli kırılma anlarını hikaye ediyor.
Yönetmenin 20.yy ilk yarısının her şeye gebe atmosferini çok iyi betimlendiğini düşünüyorum. Evvelden benzeri görülmemiş bir endüstriyel güç ve teknik atılımları takip eden entelektüel gelişim, devasa bilimsel çalışmalar, dünyanın bambaşka bir düzlemde kaydettiği ilerlemeler, yeni ideolojiler ve korkunç savaşların sonucu oluşan değişim, tek bir adamı merkeze alarak yansıtılıyor.
Oppenheimer bana kalırsa yalnız atom bombası hikayesi değil. Bir bilim insanın kirli oyunlar ve politikalar uğruna
hiçe sayılan yüzbinlerce insanın hayatına karşı verdiği vicdan muhasebesi ile asıl meselenin asla kazanmak olmadığını hatırlatıyor bize.
Kör edici ego, kontrol ve güç arayışının çoğu zaman dehşet sonuçları, özünde insan doğasının herşeyi yok etmeye hazır zaafiyetleri, kutlamaları yapılan bir kıyamet eşliğinde zihnimize kazınıyor.
Tarihin gerçekleri bizi filmde yanıltmıyor. ABD’nin liberalizm safsatası Hitler’in faşizmini yeniyor, lakin film boyunca hissettiğimiz kim kazanacak gerginliği yerini ne yazık ki rahatlamaya değil, çok büyük bir trajediye bırakıyor.
#CillianMurpy ve tüm diğer olağanüstü oyunculara, sinematografisi, yakın plan çekimleri ile hikayeye bizi çeken görüntü yönetmeni Hoyte Van Hoytema'ya ve Ludwig Göransson'ın sahnelerin üzerindeki sihirli ve unutulmaz müziğine ortak olmak bu proje için ne kadar çok çalıştıklarını ispatlıyor.
#ChristopherNolan, bir röportajında yapay zeka üzerinde çalışan bilim insanlarının "Oppenheimer Mirası" gölgesinde yaşadıklarını söylüyordu. Aslında yönetmen kendi düşünce dünyasına hizmet eden mesajını; didaktik olmaktan kaçınan, "uyarı niteliğinde bir hikaye" olarak adlandırdığı böylesi zor, riskli ve açıkları olan bir konuyu ele alarak veriyor.
Yönetmen, Oppenheimer ile modern tarihin tartışmasız en karmaşık ahlaki sorusuyla herkesi başbaşa bırakıyor.
Bilim insanları, dünyanın kaşifleri başta olmak üzere keşfetmeye doğal bir eğilimimiz var, ancak etik çizgiyi nerede çiziyoruz?
Ve bilim insanlarını zorlayan hatta manipüle eden siyasi entrikalarla insanlık olarak nasıl başa çıkmalıyız?