Bu kadar da yoğun göç alınca, durum iyice çıkmaza girdi.

Gelişmiş ülkelerde tüm hayatı "yaşam kuralları" belirliyor.

Bu kadar da yoğun göç alınca, durum iyice çıkmaza girdi.
Hayatta bazen bazı şeyler tam zamanında yapılmadığında, geç kalındığında, artık o şey için geç kalmış oluyoruz. Çok sevdiğiniz bir insana örneğin, eğer "seni seviyorum" demiyorsanız, erteliyorsanız, yaşamınızda sizden ayrıldığında arkasında "ama ben seni çok seviyordum" demenizin bir anlamı kalmıyor.

Türkiye o kadar çok şeyi zamanında yapmadı ki, işte o zamanında yapılmayanlar şimdiyi ve geleceğimizi çok derinden etkiliyor. Örneğin, ülkemize gelen, yerleşen her türlü insan için ülkemizde "bir sosyal uyum programı" oluşturulmalıydı. Sosyal entegrasyon programı. Kendilerine bakın biz böyleyiz, kültürümüz böyle, çalışma stillerimiz böyle, yeme içmemiz böyle, oyumuz öyle buyumuz böyle deyip, onlara kendimizi anlatıp, yaşam stillerimiz hakkında bilgilendirme yapıp, 0 yaşından 100 yaşına kadar gelen herkesi adapte etmeliydik. Çalışma hayatında belli sınırlar kapsamında yani kuralları belirlenmiş bir şekilde çalışma hayatına entegre etmeliydik.

Örneğin, onların Türkiye'de geldikleri topraklardaki gibi yaşamalarını sağlayabilecek iş yerleri açmalarına izin vermemeliydik. Ya da ne bileyim, bizlerin gerçekten yetenekli olduğumuz ve yapmamızın kritik olduğu işlerde kendimizi daha koruyucu bir pozisyonda istihdam etmeliydik. Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? Türkiye'yi devasa bir Ar-Ge şirketi olarak düşünün. Çok ciddi bir kuruluş ve herkesin ne yapacağı, neyi ne kadar bileceği belli. Bu koşullarda tüm misafirleri çalışma hayatına entegre etmeliydik. Öyle yapmadık. Aceleye geldi ya da gerçekten bilemedik. Ve onlarda doğa kanunlarına göre hareket ettiler.

Hayatımızdaki her şey ama her şey "eğitimle, bilgi ile, bilim ile" alakalı. Biz ülke olarak bu konuda eğitilmeliyiz. Misafirlerimizin adaptasyonları konusunda ülkede bu konuda konuyu bilen insanların seslerinin daha çok çıkmasını sağlamalıyız. Amerika bunu çok ciddi bir şekilde yapıyor. Avrupa ülkeleri muazzam bir konservatif davranışla "mültecileri" kendi içerisinde ülkeye adapte ediyor. Biz adapte edemedik. Bilemedik nasıl yapacağımızı. Bu kadar da yoğun göç alınca, durum iyice çıkmaza girdi.

Öfke ile hareket, bizlere öfkeyi daha koyu bir şekilde geri getirir. Çözüm yolu değil yani. Çözüm yolu eskilerin yine tabiriyle "aklı-selim" davranmakta. Ne yapacağız diye düşünüp, neyin nasıl yapılacağı konusunda fikirler beyan etmek, bu fikirleri yaymak ve gerekli bilinçlendirme alt yapısını oluşturmak. Sonrası zaten kendiliğinden geliyor. Geç kalmış değiliz, hiç bir zaman olmadık. Her zaman yeniden başlamak için gücümüz var.

Türk insanı geleneğinden kadim kültürle, her türlü kültüre, her türlü yaşam görüşüne, her türlü hoşgörüye sahip yüce bir millet. Sadece yaşanılan zorluklar konusunda yenilikçi kuralların belirlenmesi gerekiyor. Buna aslında "birlikte yaşam" kuralları diyoruz. Gelişmiş ülkelerde tüm hayatı "yaşam kuralları" belirliyor. Yaşam kuralları temelde hem devletin, hem de özel sektörün belirlediği bazı davranış kalıplarını içeriyor. Bu konuda da en belirleyici faktör ise kamuoyu.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc)
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok