Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Ağustos 24, 2024 0
Editor01 Temmuz 9, 2024 0
Editor01 Mayıs 24, 2024 0
Editor01 Mayıs 24, 2024 0
Editor Ekim 8, 2020 0
Michelin, lastiklere zarar veren etken ve faktörleri şöyle sıralıyor;
Editor Haziran 19, 2020 0
Her ihtiyaca uygun bir Gvyna var
Editor Haziran 7, 2020 0
7 HAZİRAN 2012 ÜNLÜ ŞAİR, YAZAR, GAZETECİ ABDÜRRAHİM KARAKOÇ'UN VEFAT
Editor Nisan 25, 2021 0
PEUGEOT Rifter, hafif ticari araçlar sınıfında standartları belirliyor.
Editor Temmuz 29, 2020 0
Trabzon’un eşsiz doğa ve tarihi güzelliklerini keşfetme imkânı
Editor Ocak 1, 2021 0
Yıllık aidatın üye kayıt ücretinin binde biri olması ve şubelerden aidat alınmaması
Editor Mart 13, 2020 0
Türkiye’de evini kiraya verenlerin oranı yüzde 24 olarak saptandı
Editor Ocak 16, 2021 0
Av. Emre Avşar ile konunun ayrıntılarına dair merak edilenleri mercek altına aldık.
Editor Ekim 5, 2020 0
Bu kadar mutluluk arayışından sonra ilerleyen saatlerimizde istediğimiz neyse ona...
Editor Nisan 30, 2021 0
“Kaliteye olan adanmışlığınız çalışanlarınızın tavrına yansımaktadır”
Türkiye o kadar çok şeyi zamanında yapmadı ki, işte o zamanında yapılmayanlar şimdiyi ve geleceğimizi çok derinden etkiliyor. Örneğin, ülkemize gelen, yerleşen her türlü insan için ülkemizde "bir sosyal uyum programı" oluşturulmalıydı. Sosyal entegrasyon programı. Kendilerine bakın biz böyleyiz, kültürümüz böyle, çalışma stillerimiz böyle, yeme içmemiz böyle, oyumuz öyle buyumuz böyle deyip, onlara kendimizi anlatıp, yaşam stillerimiz hakkında bilgilendirme yapıp, 0 yaşından 100 yaşına kadar gelen herkesi adapte etmeliydik. Çalışma hayatında belli sınırlar kapsamında yani kuralları belirlenmiş bir şekilde çalışma hayatına entegre etmeliydik.
Örneğin, onların Türkiye'de geldikleri topraklardaki gibi yaşamalarını sağlayabilecek iş yerleri açmalarına izin vermemeliydik. Ya da ne bileyim, bizlerin gerçekten yetenekli olduğumuz ve yapmamızın kritik olduğu işlerde kendimizi daha koruyucu bir pozisyonda istihdam etmeliydik. Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? Türkiye'yi devasa bir Ar-Ge şirketi olarak düşünün. Çok ciddi bir kuruluş ve herkesin ne yapacağı, neyi ne kadar bileceği belli. Bu koşullarda tüm misafirleri çalışma hayatına entegre etmeliydik. Öyle yapmadık. Aceleye geldi ya da gerçekten bilemedik. Ve onlarda doğa kanunlarına göre hareket ettiler.
Hayatımızdaki her şey ama her şey "eğitimle, bilgi ile, bilim ile" alakalı. Biz ülke olarak bu konuda eğitilmeliyiz. Misafirlerimizin adaptasyonları konusunda ülkede bu konuda konuyu bilen insanların seslerinin daha çok çıkmasını sağlamalıyız. Amerika bunu çok ciddi bir şekilde yapıyor. Avrupa ülkeleri muazzam bir konservatif davranışla "mültecileri" kendi içerisinde ülkeye adapte ediyor. Biz adapte edemedik. Bilemedik nasıl yapacağımızı. Bu kadar da yoğun göç alınca, durum iyice çıkmaza girdi.
Öfke ile hareket, bizlere öfkeyi daha koyu bir şekilde geri getirir. Çözüm yolu değil yani. Çözüm yolu eskilerin yine tabiriyle "aklı-selim" davranmakta. Ne yapacağız diye düşünüp, neyin nasıl yapılacağı konusunda fikirler beyan etmek, bu fikirleri yaymak ve gerekli bilinçlendirme alt yapısını oluşturmak. Sonrası zaten kendiliğinden geliyor. Geç kalmış değiliz, hiç bir zaman olmadık. Her zaman yeniden başlamak için gücümüz var.
Türk insanı geleneğinden kadim kültürle, her türlü kültüre, her türlü yaşam görüşüne, her türlü hoşgörüye sahip yüce bir millet. Sadece yaşanılan zorluklar konusunda yenilikçi kuralların belirlenmesi gerekiyor. Buna aslında "birlikte yaşam" kuralları diyoruz. Gelişmiş ülkelerde tüm hayatı "yaşam kuralları" belirliyor. Yaşam kuralları temelde hem devletin, hem de özel sektörün belirlediği bazı davranış kalıplarını içeriyor. Bu konuda da en belirleyici faktör ise kamuoyu.