''ÜÇ UNSUR''

"Türk'üm, Doğruyum, Çalışkanım"

''ÜÇ UNSUR''
Yirmi yıl önce fotoğrafçılığa ilk başladığımda öğrenmiştim: Nehirde yüzen ördek mi çekeceksin, üç tane çek; oynayan çocukları mı fotoğraflayacaksın, üç çocuk olsun. Bunu yıllardır uygularım.

… ve bu “Üç Unsur”un uygulandığı yer sadece fotoğrafçılık değil tabii ki.

Mesela denir ki, müşterinize ürününüzün bütün özelliklerini uzun uzun anlatmak yerine üç temel özelliğini vurgulayın. Sunduğunuz bir hizmetin sayısız faydasını saymak yerine üç temel faydasına odaklanın.

Nedeni şu:

Çünkü insan zihni sadece üç unsuru kısa süreli belleğinde tutabilir ve üçlü grupların akılda kalıcılığı ile etki gücü daha yüksektir.

Fransızların sloganı “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik”tir. Buna bir unsur daha eklense, sloganın akılda kalıcılığı aynı olmazdı, düşünürseniz.
"Türk'üm, Doğruyum, Çalışkanım" diye başlardı andımız; en çok da bu kısmını hatırlarız.

*

Üçlemeler sadece karşımızdakine yönelik değildir; aynı zamanda kendi zihnimizi de konuya ve hedefe odaklamamızı sağlar.

Örneğin, Büyük İskender, seferlerine giderken yanında üç nesne götürür ve bunları her gece yatarken yastığının altına koyarmış:
Bir hançer, bir kutu ve bir de kutunun içinde İlyada’nın bir kopyası.

Amacı da yalnızca üç şeye odaklanabilmek imiş:

Yastığının altına koyduğu hançerle, suikasta kurban giden babasıyla aynı kaderi paylaşmama isteğine karşı önlem alır; Persli rakibi Darius’tan savaşta ele geçirdiği kutuyla da rakibini gereken şekilde yenilgiye uğratamadığını kendisine hatırlatırmış. Kutunun içinde taşıdığı ve ona yol gösterdiğine inandığı Homeros’un İlyada eseriyle ise dünyayı fethedebileceğine inanırmış.

*

Bugün kökenini çok da bilmeden kullandığımız “Vatan-Millet-Sakarya” üçlü sloganı vardır. Bu slogan, Sakarya Meydan Muharebesi’ne hazırlık sırasında halkı, ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya teşvik etmeye yönelik oluşturulmuş ve Tekalif-i Milliye Emirleri ile beraber gerçekten de başarıya ulaşmıştır.

Sunumların ve yazılı anlatımların etkileyiciliği ile hatırlanabilirliği açısından bakıldığında “giriş, gelişme, sonuç” kurgusu boşuna değildir. Ya da, Aristoteles‘in ikna sürecini retoriğin üçgeni temelinde ele aldığını görürüz: Ethos, Pathos ve Logos’tur o üçlü.

Özellikle anlatımlarda “üç kuralı” şu üç şeyi çok iyi başarır:

*Anlaşılabilir bir çerçeve sunar.
*Kapsayıcı bir sentez oluşturur.
*Dinleyicinin veya okuyucunun vermek istediğiniz mesajları daha kolay anlayabilmesini sağlar.

*

Uzun süredir bağlantıda olduklarımız bilecektir; her yıl bu konuda bu konuda bir yazı paylaşıyorum.
Geçen yazıların yorumlarına yüzlerce düşündüren, gülümseten örnek eklenmişti:

Hamdım-Piştim-Yandım,
Yat-Kalk-Sürün,
Göz-Gez-Arpacık,
Uzak durulması önerilen üç beyaz: Un-Tuz-Şeker bunlar arasındaydı.


*

Dünyada olup bitene karşı çaresiz kaldığımız ama kayıtsız kalamadığımız şu günlerde Cervantes'in Don Kişot'taki sözleriyle bitireyim:

"Üç devle savaşıyoruz sevgili Sancho:
Adaletsizlik, korku ve cehalet"
*

Siz de sevdiğiniz üçlemeleri eklerseniz memnun olurum.

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor&Writer | Speaker
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok