KANSER HASTALIĞI İLE MÜCADELE ETMEK

Zihnimizin bedeni nasıl da kontrol edebildiği.

KANSER HASTALIĞI İLE  MÜCADELE ETMEK
Yakın çevremde, nadir görülen bir kanser türüyle mücadele eden, çok sevdiğim biri var. Genç, başarılı bir iş kadını, müthiş bir anne. Ona elimden gelen desteği vermeye çalıştığım bu süreçte, onun yolculuğuna eşlik ederken -ki ben buna “maraton” diyorum- çok şey öğrendim.

İlki şu:

Zihnimizin bedeni nasıl da kontrol edebildiği.

Bu konuya en son maraton yüzücüsü Diana Nyad’ı konu alan biyografi filmini izlerken de denk gelmiştim. Diana Nyad 60 yaşına geldiğinde, ilk kez 28 yaşındayken denediği ama başaramadığı bir şeyi yapmaya karar veriyor: Küba’dan Florida’ya uzanan yaklaşık 160 km’lik bir mesafeyi yüzerek geçmek.

Bu geçişin kendine has birçok zorluğu var. Şöyle ki, Florida suları insan yaşamı için tehdit oluşturabilen köpek balıklarına, deniz analarına ev sahipliği yapıyor ve körfez akıntısı da yüzücünün rotasından sapmasına neden olabiliyor.
Diana Nyad ise bırakın geçişi yapmayı bunu köpek balığı kafesi olmaksızın denemeye karar veriyor. Tam 4 kez deniyor. Beşinci denemesini de 64 yaşındayken yapıyor.

Hikayeyi elbette filmden öğrenin isterim; fakat insanı arzuladığı yere, hedefe götürecek olanın sadece kendi iradesi, kendi zihni olduğunu ve hayatta sınırların olmadığını başarıyla vurgulayan bir film olmuş.

Yüzücünün “Find A Way” adlı anı kitabından sinemaya uyarlanan bu filmde şöyle diyordu Diana Nyad:

“Sanki sıradan bir varoluşa teslim olmamız normalmiş gibi bizden buna boyun eğmemiz de bekleniyor. Hiç pes etmeyin.”

*

Yazının girişinde bahsettiğim “maraton”a geri dönersem; bu sürecin bana öğrettiği ikinci şey de şu oldu:

“Belki de ancak şüphe edebilen, çaresizliğe düşebilen insan, büyük ve fevkalade şeyler yaratabilir. Hoşnut olan arkasına yaslanmayı yeğleyecektir.”

Bunu da Alman düşünür Wilhelm Schmid söylemiş. Hazır yeri gelmişken, size onun kitaplarından da bahsedeyim. 90–100 sayfalık, sade bir dille yazılmış ve aşina olduğumuz çoğu kavramı sadece antitezleriyle inceleyen; mutluluğa, düşmanlığa, aşka, arkadaşlığa, hayata, insan olmaya dair bütün bakışınızı değiştirebilecek güce sahiptir bu incecik kitaplar.

Schmid’in yazılarını okumuş veya okuyacak olanlar ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaklardır.

*

Hızın, başarının ve mutlu olmanın dayatıldığı bir dünyada kuşkusuz ki en çok zorlandığımız şey “o an başımıza gelenle yaşamayı bilmek”. Galiba bilgelik de tam olarak böyle bir şeye karşılık geliyor: Bununla nasıl başa çıkabilirim? Ve bundan ne öğrenebilirim? diyebildiğimiz anda, yaşamımızı farklı bir boyuta da evirmiş oluyoruz.

Hep yaptığım gibi, bugünkü yazıda ismi geçen kişiye yani Wilhelm Schmid’e sözü bırakarak yazıyı bitireceğim:

“Masaldaki gökten yağan gümüş paralar gibi insanın kucağına düşen tesadüfleri kabullenmesinde büyük bir marifet yoktur.
Asıl büyük yaşama becerisi, talihin gölgeli yanında lazımdır insana; gökten bahtsızlık yağarken veya herhangi bir şeyi kabullenmek zor geldiğinde…”


Peki, siz ne düşünürsünüz?

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor 
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok