"ATIK YOK"

Sıfır değil, eksi sıfır atık :) Bi de yüksek katma değer elde ettiniz.

"ATIK YOK"
Yeni bir şeyleri anlatırken, yeni birisiyle tanışırken "ilk kelime ya da cümleniz" bazen çok önem taşıyabiliyor. İnsanlarla tanışırken, merhabadan sonra kimi büyüklerimizin ilk sorusu "nerelisin?" oluyor mesela. Tanımaya oradan başlıyorlar. Benim çağımda mesela lisede özellikle "arkadaşlık teklifi" diye çok zor ve heyecanlı bir konu vardı.. Hoşlandığımız birisine gidip, "benimle arkadaş olur musun?" derdik :) En güçlü duyguların yaşandığı, ilk tanışma cümlesiydi mesela. "Sizi bir yerden tanıyorum" bir başka cümle.. İnsan canlısı işte :) Buluyor bir bahane..

Ben de süperkritiği bize gelen ziyaretçilerimize anlatırken tam da bu güçte bir ilk cümle seçtim.. Süperkritik Akışkan Teknolojisini anlatırken ilk cümlem hep "ATIK YOK" oluyor. Ekstraksiyon işini bilen insanların, o anda kaşları çatılıyor, insanlar nasıl atık yok, sen burada ekstraksiyon yapıyorsun diye içlerinden geçiriyor. Bunu çok net anlıyorum. Çünkü geleneksel ekstraksiyon "atık üreten, hem de oldukça fazla atık üreten" bir yöntem.

Şöyle hayal edin, hep bize nasıl anlatıyorlardı ekstraksiyonu... İşte üzümün içerisindeki x maddesini doğal yolla alman için 10 kg üzüm yemen gerekiyor diye. Ama işte biz bunu ekstraksiyon (özütleme) ile elde ettik, bir kapsüle koyduk. Biz de hayretle, harika vs. deriz. Ama işin "arka odasında" şunu hiç düşündünüz mü? Madem o kapsül 10 kg üzümün etken maddesini içeriyor, sadece bu kapsülü elde ederken o zaman 10 kg atık üzüm ürettin? :) Hem de ne atık.. Kimyasallarla yüklü, ne hayvan yemi olabilecek, ne de doğaya atılabilecek bir atık. Sadece bir hayal edin istiyorum. Hele ki önünüzde 10 tane kapsül duruyorsa :) 1000 tane.. :) Bir düşünün..

Konumuza gelelim.. Süperkritik teknolojisi Latince bir terimle neden "superior" ya da "en üstün" teknoloji derseniz ekstraksiyon konusunda.. Bir iki şey değil, yüzlerce şey sayabilirim size. Bunların başında da "atık yok" terimi gelir.

Aşağıdaki ilk kaptaki görsel, bildiğiniz şam fıstığının öğütülmüş halini gösteriyor, hani bu baklavaların içerisinde olan bazen "yanlışlıkla" içine bezelye kurusunun da karışmış olduğu (şaka bi yana), şu an kilosu 700 liralarda (bu gerçek) olan Antep (Şam) Fıstığı dediğimiz doğal fıstığımız..

İkincisi görsel de süperkritik ekstraksiyon sonrasında, yağını, aromalarını başka bir tarafa aldığımız, ekstraktör dediğimiz yani Antep fıstığının çekilmiş halini koyduğumuz yerden çıkan, artık "mecazi olarak posa" diyeceğimiz ürün.. Antep fıstığı süperkritik ile işlendiğinde, yağı-aroması alındığında geriye ne kalıyor biliyor musunuz? "Antep Fıstığı Bitkisel Proteini" kalıyor. Kokusuz, aromasız, tatsız.. Sadece bitkisel protein, biraz da lif..

Ayçekirdeklerinin bu şekilde işlendiğini düşünsenize.. Yağını en yüksek verimde aldınız, geriye ayçekirdeği proteini kaldı.. Fındıkları işlediniz, geriye "fındık proteinleri" kaldı. Cevizleri işlediniz, ceviz yağı ve aroması elde ettiniz, geriye "ceviz proteinleri kaldı"..

Sıfır değil, eksi sıfır atık :) Bi de yüksek katma değer elde ettiniz.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc)
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok