YOL

Az gittik uz gittik, altı ay bir…

YOL

YOL

Az gittik uz gittik, altı ay bir…
… dönüp arkamıza baktık kiii, bir arpa boyu yol gidememişiz! Demir asâ demir çarık yollardasınız ve bir arpa boyu gidememişsiniz!
Yoksa bu yolculukta bir “fâsid dâire”ye düşmek ve ilelebed koşsak bile aynı yerde kalakalmak da mı var?
Yolcuyuz!
Ezelden ebede…
Harâbî Baba’ya göre:
“Kâf-i nun hitâbı izhar olmadan…” çıkılmış bir yoldayız.
Zamanda bir çeşnisi var yolun yolcunun, mekânı âciz bırakan başka başka cinsleri var.
Yolda olmak mı daha önemli ve değerli, hedefe vüsûl mü?
Tao’nun bir anlamı da yol demek biliyorsunuz.
Lao-Tzu (mealen):
“- Tao’yu tanımak, Tao’ya ulaşmak isteyen, tecellînin içinde olacak. Anlama çabası bile tecellîyi tâkîben yürüdüğü için dâimâ Tao’nun bir adım arkasında kalır.” diyor. Zuhur ânında zuhurda bulunulacakmış! Zuhur ise Tao (yâni yol) imiş!
Çık çıkabilirsen bu paradokstan.
...
"Yürü!" diyor bizden biri.
"- Yürü, yeter ki ölüm seni dururken yakalamasın! Yolda yakalasın..."

Epeyce bir zamandır yol üzerine yazsam derim. Bu üç harften ibâret kelimede ne derinlikler var.
Din yol, Töre yol, Tarik yol, gelenek yol, erkân yol, yol-yordam kezâ…
Yollu var yolsuz var, yola girmek var yoldan çıkmak var!
Hangi yola girmek hangi yoldan çıkmak?..

Dere tepe düz gitmekle altı ay bir güz gitmek nasıl da bir ve aynı şey gibi gelir biz masal kahramanlarına.

Hele hele bir arpa boyu yol gidememeye neredeyse hiiç îtirâzımız yoktur.
Pek bilirmişiz gibi yaparız.
Hedefte Kaf Dağı vardır ya?
Gidip de dönen olmasa dahî, biz “o yolda” bu hallerin olağan düştüğünü bilir gibi yapar, bilmeme ayıbımız ortaya çıkacağına canımızın yollarda sönüp gitmesine boyun eğeriz sanki.
Kaf Dağı bize hem en yakın hem en uzak bir yerdedir çünkü. Eğer bir Zümrüdü Anka bizi alsa sırtına, iki kanat vuruş mesâfesi bile değildir hem!
Şuracıkta gibi!
Bu kadarcık bir masal kalıntısında debelenmektense bir hamle yapsak, nedir o yol, o yolculuk, o yolcu kimdir, desek?
Yoksa içten içten bilir miyiz, neden bir arpa boyu mesâfe kat edemediğimizi?
Yola düşenlerin kendi içlerinde bir labirente düştüklerini mi kabulleniriz?
Dış dünyadaki mülkiyet dâvâlarını terk etmeden, iktidar tesis çabalarımızın topunu gönülden atmadan o bir arpa boyu bile ilerlenemeyen ömür törpüsü yolculuklarla Kaf Dağı’nın ufkumuza bile giremeyeceğini bile bile mi demir çarıklar eskitiriz?

Oruçlarımız ufuk, duâlarımız kapı, tevbelerimiz af olsun yârenler…
Hayırlı iftarlar...

Dr.Sait Başer

Görüntünün olası içeriği: açık hava