Yoğurt için UNESCO hamlesi

YOĞURDUN HANGİ ULUS YA DA KAVİM TARAFINDAN BULUNDUĞUNA DAİR SOMUT BİR BİLGİ YOK!

Yoğurt için UNESCO hamlesi

Gastronomist Süleyman Dilsiz: 272 dile Türkçe’den geçmiş ve bizlerle özdeşleşmiş “yoğurt”u sahiplenme vakti çoktan geldi..

Yoğurt için UNESCO hamlesi

Üç kıtada yoğurdun izinde 17 ülke, 32 şehir!...

Ulusal ve uluslararası yerel kalkınma ile gastronomi kongre ve festivallerinde sunumlar ve çalıştaylar gerçekleştiren yemek kitapları yazarı gastronomist Süleyman Dilsiz yeni bir çalışmayla ilke imza attı.

Sürdürülebilir kalkınmada yerel mutfağın önemi, gastronomik potansiyelinin sorgulama yöntemi ve yerel gastronomik değerlerin festivalleştirilmesi konularında çalışmalar yapan yemek kitapları yazarı/Gastronomist Süleyman Dilsiz, şimdi de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na “Yoğurdun UNESCO Somut Olmayan Kültürel Varlık” olarak tescil edilmesi için başvuruda bulundu.12 yıllık yoğurda dair her şeyi ele aldığı “the yogurt” çalışması için alan çalışması da yapan, 29 gün kaldığı Sibirya’da 16 bin km, 7 şehir 16 oba ve yurtta kalarak yoğurdun izini arayan Dilsiz, Türklerin dolaştığı Orta Doğu’da 3 ülke, kuzey Afrika ve Balkanlar ile Kafkaslar’da da yoğurdun izini arayıp dolaştığımız coğrafyalardaki yoğurt kültürünü keşfedip 365 tarifle çalışmasını tamamladı.

YOĞURT, ÜLKEMİZİN ASYA’DAN AVRUPA’YA TAŞIDIĞI EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNDEN

Gastronomist Süleyman Dilsiz, yoğurdun ‘UNESCO Somut Olmayan Kültürel Varlık’ olarak tescil edilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yaptığı başvuruda özetle şu ifadeleri kullandı:

“Coğrafyamızın gastronomik değerlerini sahiplenip tanıtılması ve ülkemizin çok renkli kültürlerin kavşağında olmasının yarattığı avantajı somut ve soyut kültürel varlıklarımızın dünya arenasına taşınması önemli bir misyon. Yoğurt, ülkemizin Orta Asya’dan başlayarak dolaştığımız tüm coğrafyalara taşıdığı, tarihi çok gerilere giden ve kendisine has ritüelleri olan en değerlilerimizden birisi. Bu vizyonla, Yakut Türkçesi’nde 2 bin yıldan fazla Budist Türk metinleri, Divan-i Lugatit Türk, birçok dolaştığımız coğrafyalarda ki tıpkı ritüeller vb geçmişini belgeleyebildiğim değerlerinden yoğurdun değerlerinden….. Sadece yoğurttan üç yüzün üzerinde deyim ve atasözü bulunuyor. Yoğurdun bize ait icat olduğunu uluslararası arenada gecikmiş haklı gururu için hedeflediğim “UNESCO SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL VARLIK” olarak tescil edilmesi hususunu değerli bilgilerinize sunarım.”

TÜRKLERİN DÜNYA GASTRONOMİSİNE HEDİYESİ

‘Gourmand Dünya Gurme Kitaplar Yarışması’nda En İyi Balık Kitabı seçilen “Kılçıksız Balık”, Türkiye’nin ilk kahvaltı kitabı olma özelliğiyle, 7. baskısını yapan “Kahvaltıya Dair Her Şey”, 4 mevsim 114 salata ve 56 sos tarifinin yer aldığı “Salataya Dair Her Şey” ve son kitabı Gurmepedia ile gastronomi dünyasına katkı sağlayan Gastronomist Süleyman Dilsiz, Türk kültürünün keşfettiği en önemli yiyeceklerden birisi olan yoğurt hakkında bir kitap kaleme alma ve yoğurdu “UNESCO’dan Somut Olmayan Kültürel Varlık Tescili” yaptırmak istemesindeki amacını da şöyle açıkladı:

“The Yogurt” başlıklı çalışmamda yoğurdun kökensel aidiyetinin peşine düşmekten çok, iki bin yıldan fazla bu somut değerimizin zenginliğini ritüelleriyle birlikte nasıl bir Somut Olmayan Kültürel Varlık haline geldiğini göstermek istiyorum. Tarih boyunca uğradığımız, konakladığımız, yaşadığımız, sıkı ilişki içinde olduğumuz coğrafyalar ve Anadolu’da Türkmen göçleriyle şekillenen illerdeki kültürel pratikler içinde yoğurdun nasıl bir merkezi yeri olduğunu anlamaya çalıştım. Zaten ritüel ve tarif benzeşmelerini gördükçe ‘Yoğurt Uygarlığı’nın binlerce yıldır varlığı görmüş olmaktayız. Bu çalışmayla kültürel anlamda çeşitli uygulama ve tarifleri ve benzeşen ritüelleriyle yoğurdun Türklerin dünya gastronomisine hediyesi olduğuna hep birlikte tanık olacağız. Yoğurdun, dünya mutfaklarında ve beslenme kültürlerinde çok kısıtlı biçimlerde kullanılırken, bizim kültürümüzde ve daha önce bulunduğumuz coğrafyalarda 365 farklı tarifle çok değişik

kullanımlarla temel bir gastronomi unsuru olması vurgulanacak. Anadolu’yla birlikte yaşadığımız diğer coğrafyalarda var olan gizli kalmış yoğurt kullanım ve uygulama zenginliğini gün yüzüne çıkarırken, diğer 4 kitabımda olduğu gibi yerel tatlarla fark yaratmak da beni bu çalışmam konusunda daha çok motive etti. Her öğün vazgeçemediğimiz kültürümüzün somut değerlerinden olan yoğurda uluslararası arenada UNESCO ile hak ettiği değere kavuşturmak ve dünya gastronomi kültürüne ezber bozan bir eser bırakmakta en büyük gururumuz olacağını da belirtmek isterim.”

272 DİLE TÜRKÇE’DEN GEÇMİŞ

Türklerin Orta Asya’dan yola çıktığından beri uğradığı coğrafyalarda günümüze izler bırakarak geldiğini, bu izlerin en değerlilerinden birisinin de yoğurt ve kültürü olduğunu belirten Süleyman Dilsiz, Yoğurdun 3 Kıtada 365 Tarifle Yolculuğu’nu kaleme aldığı “TheYogurt” Yoğurt Uygarlığı çalışmasının projesi hakkında şu bilgileriverdi:

“Bizim dışımızda birçok ülkenin sahiplenip ülkelerinin itibarına ve ekonomilerine değer yaratan ancak bizim ise aynı ölçüde değerlendiremediğimiz bir miras. Önüne hiçbir ulusun adını alamayacak kadar 272 dile Türkçe’den geçmiş, bizlerle özdeşleşmiş ‘yoğurt’u sahiplenme vakti çoktan geldi. Bu amaçla yoğurt üzerinden uygarlık maceramızı araştırdım. Köklü uygarlık geleneğimizin sembolü olan yoğurdun yolculuğuyla sürdürülebilir ülke itibarına katkı sağlamak için uluslararası düzeyde sahiplenmek temel vizyonum. Ritüelleri ve kullanımlarıyla bir sağlık, kültür ve uygarlık sembolü olan yoğurt, yolculuğuyla çok geniş ve farklı coğrafyalarda kök salmış ve iz bırakmış. Zaten gezegenimizde bu kültürel mirasımıza toplumların daha sağlıklı beslenmesi yolunda bir adım atılması bilinciyle hep birlikte sahip çıkmak gerekiyor. Öyle ki ülkemizin yemek kültürünün ayrılmaz parçalarından olan “Geleneksel Tören Keşkeği” (2011), “Mesir Macunu Festivali” (2012), “Türk Kahvesi ve Geleneği” (2013) ve “İnce Ekmek Yapımı ve Paylaşımı Geleneği: Lavaş, Katrıma, Jupka, Yufka” (Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye ile ortak dosya) (2016) gibi projelerle somut olmayan kültür varlıklarımızı dünya gündemine taşırken yoğurt kültür ve geleneklerimizin de bu çerçevede ele alınabileceği düşünmekteyim.”

YOĞURT UYGARLIĞININ ZENGİNLİĞİNİ 365 TARİFLE DÜNYAYA TANITMAK

Yaklaşık 10 yıldır Sibirya (Altaylar), Kırım, Ortadoğu ve Balkanlar ile Orta Asya’dan özellikle 1071 Malazgirt ile yoğun göç alan illerimizde (Denizli, Kütahya, Muğla, Antalya, Isparta, Burdur) özellikle yoğurtla ilgili saha çalışmaları yaptığını dile getiren Gastronom Süleyman Dilsiz,“Ritüellerini araştırdım. Yoğurda geç de olsa haklı gururunu yaşatmak istedim. Köklü bir tarihe sahip ulusumuzun dünya kültürüne kattığı bu değer, sağlık ve gastronomi adına bugün dünden daha da bir önem kazandı. Daha da kazanmaya devam edecek.Öz Türkçe “yoğurt” sözcüğün önüne bir ulusun adını koymadan vurgulu bir biçimde bu çalışmalarımı tamamladım. Kitaplaştırmayı da hedeflediğim bu çalışmamın adını da “TheYogurt” demek öz değerimize küresel ölçekte sahip çıkarak, yoğurt uygarlığının zenginliğini 365 tarifle dünyaya tanıtmak anlamına da geliyor. Çalışmamda ulus olarak dolaştığımız coğrafyalarda: Kahvaltıda Yoğurt: 23 Tarif,Çorbada Yoğurt: 63 Tarif,Hamur işlerinde Yoğurt: 43 Tarif, Ana yemeklerde Yoğurt: 42- 59 Tarif,Salatada Mezede Yoğurt: 30 Tarif,Tatlılarda Yoğurt: 16 Tarif,İçeceklerde Yoğurt: 14 Tarif,Vesaire & Kilerde Yoğurt: 6 tarif bulunuyor.Bu değerimizin adımıza marka değerini tescil etmek ve uluslararası bilinirliğini artırmak adına küreselde tanıtımını ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Varlık olarak teyit edilmesi için kitaplaştırmak ve UNESCO’dan tescil edilmesi hedefini taşıyorum.” diye konuştu.

YAKLAŞIK 2 BİN YILDAN FAZLA GEÇMİŞİYLE YAKUT TÜRKÇESİ’NDE YOĞURT GEÇİYOR…

Tıpkı yoğurtta olduğu gibi ulusların geçmişiyle kültürel bağlarını besleyip, sahip çıkmadıkça uygarlığa katkısının hep sınırlı kalacağını, yarattığı değerlerin başka uluslarca sahiplenileceğini ve kendi varlıklarını sürdürebilmelerinin gün geçtikçe zorlaşacağına dikkat çeken yemek kitapları yazarı Süleyman Dilsiz, “TheYogurt ile kitap çıkarma ve UNESCO’dan somut olmayan kültürel varlık tescili hedefiyle iki bin yıldan fazla geçmişiyle inşa edilen yoğurt uygarlığına mutlak sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum.

Bulunduğu coğrafyalarda ve komşularında Türk kültürünün en önemli miraslarından olan yoğurt ile mayalama-hazırlık, sunum ve tarif gelenekleri ve ritüelleri üzerinden bu sağlıklı, mistik uygarlık değerini anlatabilmek çok önemli. Neredeyse tüm dillere Türkçe’den geçen yoğurdun yolculuğunu bilmek gerekiyor. Yaklaşık 2 bin yıldan fazla Yakut Türkçesi’nde izleri sürülebilen ‘yoğurt’ kelimesinin varlığı ve yoğurt yapım ve sunum teknik ve ritüellerinin Altaylar ve Toroslar ile göçün yoğun olduğu Anadolu kentlerinde benzer olması çok değerli kültürel iz. Bin yıllık Budist Türk metinlerinde yoğurdun geçmesi daha eski dünya uygarlıklarının yoğurda dair daha eski kaynak sunamaması UNESCO somut olmayan kültürel varlık kategorisinde başvuruyu hak ediyor” dedi.

ÇAY, ŞEKER, ZENCEFİL, KAKAO GİBİ ESKİ DÜNYANIN TARTIŞMASIZ EN KÖKLÜ YİYECEKLERİNDEN

Altay Dağları bölgesinde değişik sürelerde kalarak yakın gözlemleme şansı bulduğu yoğurt kültürünün farklı izlerini Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Balkanlar ile Anadolu’daki ziyaretleriyle de perçinlediğini vurgulayan Dilsiz sözlerine şöyle devam etti:

“Yoğurdun mayalama sunum ve tarif ritüelleri Türk icadı olduğuna dair net bir fikir edinme yönünde önemli nüveler topladım. Bu kadim kültür değerinin ritüelleriyle birlikte sahip çıkmak da dünya uygarlık tarihine not düşmek aslında. Şöyle ki yoğurt sözcüğünün ulusal kimliği, kökü, kökeni bellidir, özetle tescillidir. Gezegenimizdeki somut yolculuğu bin yıldan daha fazla olan yoğurt; çay, şeker, zencefil, kakao gibi eski dünyanın tartışmasız en köklü yiyeceklerinden.Yoğurdun yolculuğu, çayın Çin’den, şekerin Hindistan’dan, pizzanın İtalya’dan, suşinin Japonya’dan, şinitzelin Avusturya’dan, tapasın İspanya’dan, takonun Meksika’dan, mayonezin Fransa’dan çıkıp dünya mutfak kültürlerine damga vurmasına benzer. Örnekler çoğaltılabilir.Burada önemli olan, verilen örneklerin hepsinin ulusal kimliğinin belli olmasıdır. Suşi Japonca’dır, yemek de Japon kültürüne aittir. Mayonez Fransızca’dır, yiyecek de Fransız kültürünün üretimidir vb. Bir başka önemli nokta ise tako, suşi, tapas, pizza vb farklı olarak, yoğurdun gezegendeki somut yolculuğunun bin yıldan fazla olması ve bulunduğumuz coğrafyalarda mutfakta, halk tıbbında baskın kültür olması.”

YOĞURDA ESKİ TÜRKLER, "TUZLUK" DERLERMİŞ

Yoğurdun yüzyıllarca bulunduğumuz topraklarda adeta tuz yerine geçerek sofralarımızda ritüelleriyle birlikte vazgeçilmez bir katık olduğunu aktaran Gastronom Süleyman Dilsiz,“Öyle ki çorba ile diğer yemeklere katılan yoğurda eski Türklerde, "tuzluk" denmesi de rastlantı değil. Tarihsel bulgular Türklerin, en eski dönemlerden beri geniş bir alana kuzey-güney, doğu-batı yönüne 4 yönde yayıldıklarını gösteriyor. Atalarımızın konargöçer yaşantılarının sonucu uğradıkları coğrafyalarda kendilerine ait birçok kültürel değeri de taşıdıkları ve yaydıklarını gösteriyor. Bu coğrafya Orta Asya’nın sınırları ise doğuda Baykal Gölü’nden batıda Hazar Denizi ve Ural Dağları’na; kuzeyde Sibirya bozkırlarından güneyde Tanrı Dağları ve Gobi Çölü’ne uzanıyor. Bu coğrafyanın bütün dünya tarafından kabul edilmiş siyasi adı da Türkistan.Türkistan yanında bu yolculuk Orta Doğu’dan Afrika’ya, Balkanlardan orta ve batı Avrupa’ya kadar 3 kıtaya uzanıyordu. Bu coğrafyalarda 16’sı devlet olmak üzere 124 hükümdarlık kurmuş bir ulus olarak birçok kültürel birikimi bugünlere gelebilmiş. Sahiplendiğimiz sürece de kuşaklarca devam edecek.”

YOĞURDUN HANGİ ULUS YA DA KAVİM TARAFINDAN BULUNDUĞUNA DAİR SOMUT BİR BİLGİ YOK!

Günümüzde birçok ulusun yoğurdun ilk kez kendileri tarafından üretildiğini ileri sürerek, kutsal beyazı sahiplendiklerinin altını çizen Süleyman Dilsiz sözlerine şöyle noktaladı:

“Bunlardan birisi de Yunanistan. Alfabesinde “y” harfi olmamasına rağmen “Greek Yoghurt” olarak ülke itibarına ciddi katkı sağlıyorlar. Öyle bir kültür ki ülkesinde 20 yoğurtlu tarif çıkarken Anadolu’dan göç edenlere “yoğurtla vaftiz olmak” deyimi bulunması bir kültürel miras olmadığının göstergesi gibi sanki. Aslında başlangıçta yoğurdun hangi ulus ya da kavim tarafından bulunduğuna dair somut bir bilgi yok. Birçok söylence bulunuyor. Yoğurt sözcüğünün öz Türkçe oluşu, yaşadığımız ve dolandığımız

coğrafyalarda yoğurtla ilgili en eski kaydın sekizinci yüzyıldan olması kabul edilse de Yakutça’da yoğurt sözcüğü iki bin yıldan beri olması, göçlerle gittiği farklı coğrafyalarda yoğurt kültürünün benzeşen izleri, yoğurt kültürünü devam ettirmiş ve bugünlere getirip yoğurt uygarlığını inşa etmiştir.”

Fulya OMAÇ / İZMİR

Foto 1: Yemek kitapları yazarı/Gastronom Süleyman Dilsiz

Foto 2: Gastronom Süleyman Dilsiz Yoğurdun UNESCO Somut Olmayan Kültürel Varlık olarak tescil edilmesi için girişimlerde bulundu

Foto 3: Sibirya bozkırlarında yoğurdun izini süren Gastronom Dilsiz, Türklerin konargöçer yaşantılarının sonucu uğradıkları coğrafyalarda kendilerine ait birçok kültürel değeri de taşıdıkları ve yaydıklarını söyledi.

Foto 4: Türklerin dünya gastronomisine hediyesi; yoğurt…