YENİDEN DOĞACAKSINIZ......

Hep birlikte gülümseyelim her zamanki gibi gökyüzüne...

YENİDEN DOĞACAKSINIZ......

              Genellikle köşe yazılarımda ilham verici şeyler yazmaya çalışıyorum. Daha çok güncel olaylardan uzak, sizleri rahatlatacak, bir nebze olsun sizlere iyi gelecek ve güne iyi başlamanızı sağlayacak, en azından az da olsa yüzünüzde tebbesüm oluşturacak şeyler...

                  Ama ne yazık ki, öyle bir devirde yaşıyoruz ki, öyle olaylara şahit oluyorum, öyle kötü insanlar tanıyorum, öyle çirkin insanlar görüyorum ki, benim de artık güzel bir şeyler yazmaya ne kalemim gidiyor, ne de içimden geliyor.

                  Burada Kadınlar Günü’nde defalarca kadınlarla ilgili, uğradıkları psikolojik ya da fiziksel şiddetle ilgili, kadın cinayetleriyle ilgili birçok şey de yazdım. Hissederek, üzülürek ve yazarken de yazıyı yayınlatmadan önce kontrol ederken de defalarca ağlayarak. Bu kez çok farklı bir şeyden söz edeceğim.

                  Hatırlar mısınız bilmiyorum. Birkaç yıl olmuştur sanırım. Bir adam on üç yaşındaki kızına tecavüz edilip, hamile bırakıldığı gerekçesiyle, on altı yaşındaki bir genci daha doğrusu bir çocuğu öldürmüştü. Aradan birkaç ay geçti, kız doğum yaptı ve sonuç... DNA testinde bebeğin babası öldürülen çoçuk çıkmadı. İşte o zaman ilk kez çocuğun ailesiyle konuşmak geldi birilerinin akıllarına nihayet ve çocuğun babasının konuştukları hâlâ içime oturur. Oğlunun cenazesine kimsenin katılmadığını söyledi o acılı baba. Birkaç kişiyle oğlunu gömdüğünü ve oğlunu mezara beddualarla götürdüğünü... Hiçkimse o çocuğun bunu yapmadığı ihtimalini düşünmemiş bile. Hiçkimse o aileye başsağlığı dilememiş, hiçkimse yanında olmamış. Herkes bir başkasının tek bir sözüyle çocuğu bir güzel tecavüzcü ilan etmiş. Ne kolay değil mi? Birinin ortaya çıkıp, bir başkası için söylediği kötü bir şeyin aksi tarafının düşünülmemesi, hemen inanılmaya hazır olunulması, hemen karalamaya hazır bir zihniyete sahip olunması...

                  Demem o ki, birine çok kolay iftira atılabilir bu toplumda, çünkü bizim toplumumuz kötü olan her şeye inanmaya o kadar meyilli ki. Çok kolay harcayabilir bizim insanlarımız birbirini, çok da kolay hayatlarını... İstediklerini elde edemeyen insanlar da dahil buna, kıskançlar da, çekemeyenler de, fesatlar da ve sadece kendisinden başka kimsenin mutlu olmasını istemeyenler de... Bir başkasının hayatını mahvederek kendini tatmin eden insanlar da... Trajikomik olan da ne biliyor musunuz, böyle insanların çıkmasını büyük bir hevesle bekleyenler de olması. Kendine bir uğraş arayan, aslında hiçbir işe yaramayıp, kendini önemli hissettirecek bir şeyler çıksın diye bekleyen ve böyle olaylar olduğunda, hiçbir ilgisi olmadığı halde hemen kendini ön plana atan ve güçlünün yanında yer alıp, kendisini bu şekilde tatmin eden bir asalak sürüsü (Asalak kelimesi için üzgünüm ama daha kibar bir kelime bulamadım)...

                    Ve iftiraya, haksızlığa uğrayanlar, hayatının ortasında büyük bir dikenle yaşamak zorunda kalanlar, sadece sabredin. Unutmayacaksınız, size yapılan hiçbir şey unutulmayacak biliyorum, sadece zamanla hafifleyecek ama asla geçmeyecek. Ama büyük bir gerçek var ki, yapanlar da bunu mutlaka çekecek. Tam mutlu oldukları anda, tam da yaptıklarını unuttuklarında, tam da büyük bir “oh” çekip, hayatın tadını yeni yeni almaya başladıklarını hissettikleri anda... Ve işte siz o zaman yeniden doğacaksınız, her yeni günle birlikte hanenize bir mutluluk daha katacaksınız.

                Ve şimdi sadece son paragrafımda söz ettiğim insanlar, ne olursa olsun, şimdi yine, hep birlikte gülümseyelim her zamanki gibi gökyüzüne... Kim bilir belki de birbirimize gülümsemişizdir yine...

Hoşça, dostça ve her daim sevgiyle...

Emine Özel Summak