TOPLUMSAL AHLAK VE SİYASİ AHLAK

Konfüçyüs'ün "Sana yapılmasını istemediğini, sen de başkasına yapma"

TOPLUMSAL AHLAK VE SİYASİ AHLAK

Bir toplumda ahlak meselesinin üç boyutu olduğunu söyleyebiliriz. Türk toplumu ile diğer milletlerin veya toplum kesimlerimizin hangisinin daha ahlaklı veya ahlaksız olduğuna dair mukayese için bireysel ahlak, toplumsal ahlak ve siyasi ahlak yönlerinden değerlendirilmesi gerekir.

Bireysel ahlakın yaşanması açısından dünyanın herhangi bir bölgesindeki insanların ahlaka aykırı davranma eğilimleri arasında önemli bir fark olmadığı kanaatindeyim.

İnsanın fıtratında hem iyilik, hem de kötülük yapma kabiliyeti mevcuttur. Yani insanda iyi ahlakın tohumları da, kötü ahlakın tohumları da vardır. (Şems, 91/8)

Ahlak bireyler için "bir davranış kodu" ve "bir rehber" niteliğindedir. 

Ancak ahlak toplum ile birlikte bir anlam taşır. Her toplumun adetleri, gelenekleri, düşünceleri farklı olduğundan toplumlarda farklı ahlak prensipleri ortaya çıksa da, evrensel ahlak diyebileceğimiz temel ilkelerde pek bir farklılık yoktur.

İyi ahlakı ifade eden dürüst olmak, güvenilir olmak, sabırlı olmak, adaletli olmak, sözünde durmak gibi ilkeleri yaşayan insanlar dünyanın her yerinde varlar.

Konfüçyüs'ün "Sana yapılmasını istemediğini, sen de başkasına yapma" sözünün tam bir evrensel ahlak kuralı olduğuna kuşku yoktur. Benzer şekilde, Hz. Peygamberin kendisi için istediğini başkası için de istemedikçe bir kimsenin gerçek iman sahibi olamayacağına” dair hadisi de evrensel ahlak kurallarından birini anlatır.

İnsanda temel olan iyiyi istemedir. İyiyi istemenin kaynağı da vicdandır. Her kesimde vicdanlı insanlar vardır.

Tam aksine evrensel ahlak ilkelerden ve vicdandan hiç nasibini almamış olanlara da, her toplumda ve toplumun her kesiminde rastlarız.

Önemli olan toplumlarda ahlak kurallarına uyan insanların toplumda itibar görüp görmediği; ahlak kurallarına uymayanlara, toplum hakkında karar verme yetkisi verilip verilmediğidir.

*******************************

SİYASİ AHLAKSIZLIK KURUMLARI ÇÜRÜTÜR

Bazıları ahlak kavramını sadece cinsellik kapsamında değerlendirirler. Ama bizim kastımız bu değil. İslam’ın kurallarıyla da tam örtüşen, evrensel ahlak kurallarına uygun davranışlar olup olmadığıdır.

Demokrasisi gelişmiş ülkelerdedevleti yönetenlerin kamu gücünü veya kamu malını şahsı veya partisinin menfaati için kullanması ağır bir suçtur, büyük ahlaksızlıktır.

Yine demokratik ülkelerde, devleti yönetenlerin halka yalan söylemesi, gerçeklerin üzerini örtmesi ve doğru bilgiye erişimi engellemesi en affedilmez kusurlardandır.

Bu söylediklerim sadece devleti yönetenler için değil, dernek, vakıf, siyasi parti, cemaat ve tarikatların her kademedeki yöneticileri için de geçerlidir.

Oysaki geri kalmış ülkelerde bu ahlaksız davranışların adı politik beceri ve hatta ustalıktır.

Türkiye ne kadar demokratik bir ülke? Kendimize soralım isterseniz.  Halkımız şu fiilleri ahlaksızlık sayıyor mu?

Rakiplerine en ağır iftiraları atmak, halka işine geldiği her zaman yalan söylemek, kul hakkı yemek, adil olmayan bir yönetim tarzı, ehil olmayana yetki vermek.

Biliyoruz ki bunlar ahlaki değildir.

İnsanlarımız ahlaki olmayan yöntemlerle bir yerlere seçilenlere tepki gösterecekleri yerde, “haktan ve haklıdan yana değil, güçlüden yana” olabiliyor.

AKP’nin “muhafazakâr ve dindar” seçmeni ile küçük ortağının “milliyetçi- muhafazakâr” seçmeninin iktidarın 18 sene boyunca kazandığı seçimlerde devlet imkânlarını parti çıkarları için kullandığını, adil ve eşit şartlarda seçim yapmadığını, demokratik kural ve teamüllere uymadığını ve halka onlarca temel konuda yalan söylediğini, yolsuzlukları, kul hakkı ile zenginleşenleri bilmediğini mi sanıyorsunuz?

Bunu bilen fakat “siyaset yalan söyleme sanatıdır, seçimde hile mubahtır” gibi savunma mekanizmaları geliştiren çok sayıda “alnı secdeli” seçmenler tanıyorum. Maalesef, "Ahlaksız dindarlık" dediğimiz, para, mevki ve güce tapan bir tür Müslüman modeli ortaya çıktı.

Bu yüzden ülkemizde ahlak ilkelerine bağlılık veya diğer bir ifade ile sosyal ve dini değerlere uyma duygusu zayıfladı. Sadece iktidar kanadında değil, muhalefette de, eline geçirdiği yetki ve gücü kötüye kullananlar, etik dışı yöntemler kullanarak gücünü pekiştirenler tepki görmüyor.

Birçok vatandaşımız, sosyal kurumlarımız, bir kısım politikacılarımız ve diğer mesleklerdeki insanlarımız ahlak ilkelerine bağlıdır. Ancak ahlaki değerlerimizde çok ciddi bir erozyon olduğu da açıktır.

"Siyasi ahlaksızlık" en az cinsel içerikli sapkınlık ve ahlaksızlık kadar çirkindir. Hatta toplum için daha tehlikeli bir durumdur.

Siyasi ahlaksızlar hangi sosyal organizasyonda etkinse o kurumları çürütüyorlar.

Bu yüzden siyasi ahlaksızlığın toplumsal bedeli çok ağırdır.

Bize düşen Türk siyasetinde ahlaki değerlerin yerleşmesi için çalışmaktır. Kişi bazlı değil, ilkeler ve değerler esaslı mücadele etmektir. Güçlüden yana değil, hak ve haklıdan yana tavır koymaktır.

 

Ruhittin Sönmez

22.06.2020