SON SİYASİ GELİŞMELER, TÜRK’SÜZ VE ATATÜRK’SÜZ ANAYASA HEVESLİLERİ

Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

SON SİYASİ GELİŞMELER, TÜRK’SÜZ VE ATATÜRK’SÜZ ANAYASA HEVESLİLERİ
SON SİYASİ GELİŞMELER, TÜRK’SÜZ VE ATATÜRK’SÜZ ANAYASA HEVESLİLERİ
Nurullah Çetin
Son günlerdeki siyasi gelişmelerin genel manzarası şudur: Milliyetçi görünen ama aslında kendi genel başkanlarının ifadesiyle “Ernest Renan Milliyetçisi” olan bir parti, çoğu profesör olan Türk milliyetçisi ve Ülkücü aydın ve yönetici kadroları ve “Türk milliyetçiliği” fikrini genel merkez yönetiminden ve karar alma mekanizmalarından tamamen kovmuştur.
Bunların yerine HDP’ci, Sorosçu, Amerikancı, liberal, menfaatçi, gayr-i millî, tam da HDP’nin istediği gibi Türk’süz ve Atatürk’süz anayasa yapma heveslisi kadroları işbaşına getirmiştir. Türk milliyetçiliği fikriyatı yerine de, 2015 öncesi süreçte uygulandığında Türk devletini ve milletini hendeklere toslatıp uçurumun kenarına getiren PKK’ya taviz politikası demek olan yıkıcı ve bölücü nitelikte olan açılım/saçılım, çözüm/çözülme ve barış süreci denilen Amerika projesine göz kırpılmıştır.
Türk milliyetçileri ve ülkücüler sadece üye ve bazı küçük yerel idarelerde bırakılmıştır. Bu alt taban ülkücülerine denilmiştir ki: “Sizin yeriniz sadece üyelik, seçmenlik, alkışçılık ve ameleliktir. Sizin patronunuz bundan sonra Türk milliyetçiliği fikrine düşman, Amerika ve HDP felsefesine uygun politika üretenler olacaktır.
Bundan sonra üreteceğimiz politikalarımız, sizin ülkü ve ilkelerinizin idam fermanı demek olacak. Siz de “lider, teşkilat, doktrin kutsaldır” diyerek bizi zinhar sorgulamadan ve eleştirmeden sadece alkışlayacak ve savunacaksınız. Siz Anadolu köy ve kasabalarında particilik oynayın, parti teşkilatlarında oturun, çay için, tespih sallayın. Sakın genel merkez yönetimine ve karar mekanizmalarına sızmaya çalışmayın. Sizin gibi baldırı çıplaklara bundan sonra Parti genel yönetiminde yer vermeyeceğiz. Siz haddinizi bilin.”
Atatürkçü diye bilinen partide ise Atatürk milliyetçilerinin ve ulusalcı Türklerin tasfiyesi çok önceden zaten yapılmıştı. O parti zaten tamamen denilecek ölçüde HDP kadrolarına ve politikalarına teslim edilmişti.
Şimdi hem Atatürkçü Parti zannedilen yapı, hem Ernest Renan milliyetçisi parti, hem de İslamcı zannedilen yüzde sıfır bilmem ne oy oranına sahip İngiltere kontrolündeki küçücük bir parti, hem de iktidar partisinden görünen ama aslında o partinin altını oymaya çalışan Selahattin Demirtaş güzellemesi yaparak HDP marabası olan ve “bana ahmak diyebilirsiniz” diyen bazı kişiler, işbirliği halinde HDP’ye hizmet etmektedirler. Bunların Amerika’nın talimatıyla HDP’nin istediği tarzda bir anayasa yapma teşebbüsü içinde oldukları ve çözüm/açılım sürecini tekrar getirecekleri söylentisi ayyuka çıkmıştır.
Çözüm süreci denilen süreç, verilen aşırı tavizler sonucu tamamen PKK’nın güçlenmesine, yayılmasına, silahlanmasına ve artık devlete büyük isyan çıkaracak şekilde yapılanmasına ve hazırlanmasına hizmet etmiştir. HDP’li belediyeler de PKK’ya her türlü teknik, altyapı ve diğer imkânları sunmuştur. HDP parti teşkilatları PKK’ya terörist devşirme büroları olarak çalışmıştır. Sorarsanız Diyarbakır Anneleri bunları size kanıtlarıyla, belgeleriyle uzun uzun anlatır. HDP’li belediye başkanlarının görevden alınmaları ve yerlerine kayyım atanması boşuna değildir.
PKK’nın kendince yapacağı büyük kalkışmayı son anda fark eden Türk Devleti, kararlı bir şekilde PKK’yı tepelemiş, kazdıkları hendeklerine gömmüş, Suriye’ye kadar kovalamıştır. PKK’yı kararlı bir şekilde imha harekatı sonucunda, hendek operasyonlarında 726 şehidimiz, 3000'den fazla gazimiz oldu.
Yaşananlardan hiç ders almamışçasına şimdi Amerika’nın isteği doğrultusunda yeniden çözüm/çözülme sürecini başlatmak, Türklüğü, Atatürk’ü, Türk milleti kavramını, vatanın ve devletin bölünmez bütünlüğünü ve tekliğini, millî ve bağımsız Türk Devletinin temel değer, sembol ve kavramlarını çıkaran, Türk millet birliğini etnik unsurlara bölüp dağıtan, Türk vatanını ve devletini eyalet, federasyon ve özerkliklerle bölüp parçalayan bölücü bir anayasa yapmaya kalkmak en büyük vatan hainliği olacaktır ve bu ihanete Türk milleti izin vermeyecektir.
Türk anayasası, “ben Türk değilim” diyen, Türk millet birliğini etnik gruplara bölen, Türkiye’nin değil de Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail’in memuru, temsilcisi, acentası olarak vazifeli bir takım monşerin, siyaset tüccarının, PKK marabasının masaya oturup viski içerek kakara kikiri sinsi şeytanlıklar içinde değiştirebileceği bir metin, oynayabileceği bir oyuncak değildir.
Millî Türk anayasası, viski ve poker masasında değil; 1919-1922 yılları arasında işgalci emperyalist Batılı Haçlı/Siyonist devletlere karşı kutsal bir Millî Mücadele içinde, savaş meydanlarında kanla yazıldı. Bu vatanın, devletin ve anayasanın sahibi kanlarını, canlarını ortaya koyan, başta Atatürk ve Mehmet Akif gibi bütün istiklalci ve milliyetçi Kuva-yı Milliye mücahitleridir. İstiklalci ve milliyetçi Türk atalarımızın kanlarıyla yazdığı anayasamızdan Türklük ve Atatürk değerlerinin silinmesine öncelikle Kuva-yı Milliye şehit ve gazilerimizin ruhları mukavemet edecektir.
Bu durum karşısında Türklerin bilgilenmesi, bilinçlenmesi, kendilerini temsil ettiklerini zannettikleri parti kodaman ve patronlarının gerçek kimlik ve niyetlerini iyi öğrenmeleri, onlara körü körüne maraba olmamaları, sorgulamaları, yanlış kişileri bağnazca savunma mankurtluğundan uzaklaşmaları, vatanlarına, devletlerine, dillerine, dinlerine, anayasalarına, bayraklarına, kimliklerine sahip çıkmaları kendi varoluşları için temel zemindir. Türkler bu vatanda var olmak ve şereflice yaşamak istiyorlarsa tam Müslüman, tam istiklalci ve tam milliyetçi bir kimliği iyice kuşanmak ve gereğini yapmak zorundadırlar. Zira durum, ortam ve coğrafyamız cahilliği, gafleti, millî bilinçsizliği, akılsızlığı, mankurtluğu, marabalığı kaldıracak rahatlıkta değildir.
Mevcut anayasamızda yer alan şu cümleleri değiştirecek, bozacak ve yerlerine Amerika ve PKK talepleri doğrultusunda bölücü ifadeler koyacak olanlar, Türk milletinin adaletinden kaçamayacaklardır:
“Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;”
“Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları”(Başlangıç)
“Madde 1 – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır. IV. Değiştirilemeyecek hükümler Madde 4 – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Madde 6 – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Madde 66 – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”