SİYASALLAŞMIŞ YARGI VE ÜÇ CUMHURBAŞKANI

Dava sürecinde hukukun temel kurallarına aykırı davranıldığı çok açıktır.

SİYASALLAŞMIŞ YARGI VE ÜÇ CUMHURBAŞKANI

Bir hukukçu olarak içeriğini bilmediğim bir dava dosyası hakkında yazmayı doğru bulmam. Bu yüzden Gezi Olayları sebebiyle Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet ve 16 kişiye 18’er yıl hapis cezası verilen dava hakkında şimdiye kadar yazmadım.

Osman Kavala’ya farklı dünya görüşüne sahip olmamız ve yurtdışı bağlantıları sebebiyle hep “acaba devletin elinde benim bilmediğim bilgi ve belgeler mi var?” kuşkusu ile baktım.

Fakat Mahkeme önce Kavala’yı “Gezi Parkı Olaylarında” suçsuz buldu ve hakkında beraat kararı verdi. Tutuklu yargılanan Kavala tam tahliye olacakken “Casusluk” iddiasıyla dava açılıp bu sebeple tutukluluğu devam ettirildi.

Şimdi aynı mahkeme bu defa Kavala’ya “casusluk” suçundan beraat kararı verirken, daha önce beraat ettiği Gezi olayları sebebiyle “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi.

Bu çelişki ve karşı oy yazan hâkimin gösterdiği açık hukuksuzluklar sebebiyle kararı eleştirmemiz gerekiyor.

*****************************

AHMET NECDET SEZER: “HUKUK KATLEDİLDİ”

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış bir tecrübeli hukukçu olan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu ağır hukuk ihlali konusunda sessiz kalamadı:

"Beraat ettikleri bir davadan, delil durumu değişmeden kararı etkileyecek yeniden yargılama gibi bir durum ortaya çıkmadan, bir daha bir daha yargılanıp cezalandırılmalarından üzüntü duyuyorum. Gözyaşlarımı katledilen hukuk sistemi için akıtıyorum" dedi.

Sonuçta, bu dava siyasi bir davadır ve önceki birçok örnekleri gibi bu karar da siyasidir.

Dava sürecinde hukukun temel kurallarına aykırı davranıldığı çok açıktır.

*****************************

ERDOĞAN’IN YANLIŞLARI

Partili Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararından sonra yaptığı açıklama karar üzerindeki siyasetin gölgesini açıkça göstermekte:

"Bu adam Türkiye'nin Soros'uydu. Bu adam Gezi olaylarının perde arkası koordinatörüydü. Yargımız onunla ilgili nihai kararı verdi. Kusura bakmasınlar bu ülkede hukuk var, yargı var."

Bu cümlede birden çok yanlış var. Birincisi Mahkemenin verdiği karar nihai karar değil. İstinaf ve Yargıtay’da temyiz aşaması var.

Kesinleşmemiş bir karar hakkında siyasi erkin konuşması, devam eden yargılamalar hakkında hâkimlere veya mahkemelere baskı yapılması Anayasa’nın ve masumiyet karinesinin ihlali anlamına gelir.

“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Anayasa’nın 38. maddesinde böyle ifade edilen masumiyet karinesi mutlak bir temel haktır.

Anayasa’nın 138. Maddesine göre konumu, sıfatı veya görevi ne olursa olsun hiç kimse hiçbir gerekçeyle mahkemelere ve hâkimlere bırakın emir ve talimat vermeyi, tavsiye ve telkinde dahi bulunamaz.

Demek ki partili Cumhurbaşkanının, gerek Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama sürecinde ve gerekse daha istinaf ve temyiz aşamasında yargılama başlamamışken, konuştukları bu temel hukuk kurallarını düzenleyen Anayasamızın bahsettiğim maddelerine aykırıdır.

Erdoğan’ın sözlerindeki ikinci yanlış, Soros veya Sorosçu olmak Ceza Kanununa göre suç değil. Kanunda suç olarak tanımlayan bir durum veya eylemden dolayı kimse cezalandırılamaz. Anayasanın 38. maddesine göre; “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.” (Kanunilik İlkesi)

Kaldı ki bizzat Tayyip Erdoğan Soros’la defalarca toplantılar yapmış, Soros’un Türkiye’deki uzantısı TESEV ile çok iyi ilişkiler kurmuştur.

Üçüncü yanlış bizzat Gezi Olayları “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” amacıyla yapılmış eylemler değildi.

Çevreci ve sivil eylemlerdi. Kötü yönetildiği için sonradan terör örgütlerinin de sızmış olması bu gerçeği değiştirmez.

*****************************

ABDULLAH GÜL: GEZİ OLAYLARI ÇEVRECİ SİVİL EYLEMDİ

Şubat 2020’de “Gezi Parkı eylemleriyle ilgili gurur duyduğunu” söyleyen 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şimdi de şöyle değerlendirdi:

"Ben o gün Gezi olayını AK Parti açısından olumlu bir ilerleme olarak görmüştüm. Faili meçhuller için değil çevre için itiraz eden Chicago’daki Londra’daki gibi eylemler. Ortadoğu ülkelerinin problemlerini değil gelişmiş ülkelerin problemlerini yaşıyor olmanın bir göstergesi.”

Gezi eylemleri esnasında olan Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, T. Erdoğan Başbakandı. A. Gül’e göre, Gezi Olayları gelişmiş ülkelerde görülen sivil eylemlerdendi. Büyümesinin sebebi de kötü yönetilmiş olmasıydı:

“O gün oradaki insanlarla diyalog kurup, anlaşarak çok kolay bir uzlaşmayla çıkmak mümkünken, aşırı müdahaleler neticesinde uzun dönem uykuda olan illegal örgütlerin uyanmasına, harekete geçmesine ve vandallıklarına fırsat verildi."

*****************************

DOĞU PERİNÇEK VE BÜLENT ARINÇ

Partili Cumhurbaşkanının görüşlerine aykırı bir tavır da Cumhur İttifakının en küçük ortağı Doğu Perinçek’ten geldi:

Perinçek, “Gezi direnişine biz de katıldık, Osman Kavala'lar hükümetin düşürülmesini istemiyor, biz düşmesini istiyorduk, hadi gelin beni de alın gücünüz yetiyorsa! Gezi eylemleri hükümete karşı protesto eylemleridir. Biz orda ‘hükümet istifa’ dedik. Hatta Kavala’lar ‘hükümet istifa’ fikrine katılmıyorlardı” dedi.

Sadece bu ifadeler bile bu davanın çok su götürür yanları olduğunu gösteriyor.

Yargılamanın ileri aşamalarında bugün haklarında mahkûmiyet kararı verilenlerin beraat etme ihtimalini büyük görüyorum.

****

Bakın bir hukukçu olan Bülent Arınç bile AKP başkanı ve diğer yol arkadaşlarına Maide Suresi 8. Ayetini hatırlatıyor:

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletli şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin…”

****

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında mahkeme kararının yurtdışı etkilerinden de bahsetti: "Yurt dışından arayanlar oldu. Biz de dedik ki 'kusura bakmayın Türkiye hukuk devleti'. Artık verilen karara tabi olacaksınız. Uysanız da uymasanız da bu karar uygulamaya girecektir.”

Oysaki 11. Cumhurbaşkanı Gül çok farklı düşünüyor: “Parçası olduğumuz modern dünyadan ne kadar kopuk olduğumuzu göstermesi açısından da ayrıca utanç verici. Bu karar şok edici ve yük oldu. Çelişkili yargılama süreçlerine tanık olmuş bu davanın Türkiye’ye kaybettirdiklerini görmek çok acı.”

28 Nisan 2022

Ruhittin Sönmez