Seyit Onbaşı'nın arkasında bulunan askeri tanıyor musunuz ?

Gözlerine inanamayan Ali “Vurdun ! Vurdun !” diyerek bağırıyordu.

Seyit Onbaşı'nın arkasında bulunan askeri tanıyor musunuz ?
Seyit Onbaşı'nın arkasında bulunan askeri tanıyor musunuz ?
                 Niğde’nin Ulukışla kazası Barastal köyü nüfusuna kayıtlı Bakkalbaşı Hasan Efendizâde Ali için de askerlik celbi gelmişti. 1892 doğumlu olan Ali, celbin geldiği 1912 yılında Kayseri’de medrese tahsili görmekteydi. Talebe olmasına rağmen o da alındı askere.Balkan Savaşı hüsranla sonuçlandı.Ağustos 1913’te imzalanan Bükreş Anlaşmasıyla savaş bitmişti. Niğdeli Ali köyüne döndü.Sömürge yarışına girip Osmanlı üzerinden toprak ve petrol devşirmeye çalışan büyük devletlere tarafsızlığını ilan eden Osmanlı’yı savaşın içine çekmek için her türlü planı devreye sokuyordu. Osmanlı Devleti ile Almanya arasındaki yakınlaşma gizli bir ittifakla 2 Ağustos 1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda genel seferberlik ilan edildi.Niğde askerlik şubesinden Bakkalbaşı Hasan Efendizade Ali Çanakkale Cephesi’ne gidiyordu. Niğdeli Ali 2.Ağır Topçu Tugayı, 4. Ağır Topçu Alayı, 2. Topçu Taburuna bağlı olan Mecidiye Tabyası’ndaki 3 numaralı topta topçu neferiydi.Alman öğretmenlerden topların çalışma sistemleriyle ilgili olarak dersler almaya sonra da öğrendiklerini talim etmeye başladılar. Niğdeli Ali aynı tabyada nefer olan Mehmet oğlu Seyit ile yaren olmuştu.3 Kasım 1914 günü saat 06.50’de Boğaz’ın girişinden belli belirsiz top sesleri duyuldu. Düşman filosu Boğaz’ın girişindeki dört istihkâmı bombalamıştı. Rumeli Mecidiye Tabyası Gurup Komutanı Hilmi Bey, askeri sürekli teyakkuzda olmaları konusunda uyarıyor, morallerini yüksek tutmaya çalışıyordu. Mecidiye Tabyası’nda kimse uyumuyordu. Dâvûdi sesiyle Niğdeli Ali, Kur’an-ı Kerim okurken herkes zafer için dua ediyordu.Türk topçusu gönlünü Allah’a tevcih etmiş eli tetikte düşmanı bekliyordu.Devrin en büyük filosu Boğaz’dan içeri girmeye başladığında saatler 10.05’i gösteriyordu. Müttefik Donanma’nın ilk atışı 11.15’te yapıldı. Anadolu ve Rumeli Hamidiyeleri, Rumeli Mecidiye ve Namazgâh Tabyaları yoğun ateş altındaydı. Tabyalarımıza 14000 yarda mesafeden ateş ediliyordu. Düşman gemileri, menzili ancak 12-13 km olan Türk toplarının etki alanının dışında kalıyordu. (işte tam burada sözde Almanların bize desteğinin nasıl olduğunu görüyoruz.Menzilin kısa olması düşmanla yüz yüze savaşıp Türk askerini kaybetmekti.Nitekim de öyle oldu.) Türk topçusunun savunma planı şöyleydi: Gemiler toplarımızın menziline girene kadar pusuda beklenecek, menzil içine girer girmez de baskın şeklinde bir ateş açılacaktı. İstihkâmlardan askerin maneviyatını ayakta tutmak ve mayın tarama gemilerinin çalışmalarını engellemek için cılız bir top ateşi yapılıyordu.Rumeli Mecidiyesi ateşler içinde yanıyordu.Durumun kötüye gittiğini anlayan Yüzbaşı Hilmi “ Sığınağa !” emrini verdi. Askerlerin sığınağa koştuğu sırada tabya, kulakları sağır eden bir gürültüyle sarsıldı. Toz bulutu arasında toprağa saplanan Niğdeli Ali kendinden geçti. Yüzbaşı Hilmi’nin sesiyle irkildi. Keskin barut kokusu genzini yakmış, patlamadan sonra kulaklarındaki vınlama halâ devam ediyordu. Bedenini saran toprak örtüsü ağzına ve burun deliklerine kadar girmişti. Üzerindeki sersemlik hali dışında bir yarası yoktu. Tabya cehenneme dönmüştü.Niğdeli Ali’nin. Yaralı arkadaşlarına yardıma koşarken ayağı takılıp düştü. Arkasını döndüğünde kendisini düşüren şeyin toprağa diklemesine saplanmış bir insan ayağı olduğunu fark etti. Gözyaşlarına boğulan Ali, ayağın etrafını kazdıkça ortaya bir insan bedeninin çıktığını fark etti. Yüzündeki toprağı silince bu yiğidin, yareni Koca Seyit olduğunu anladı. Seyit ölmemiş yaşıyordu. Gözlerini açtığında “Ne oldu bana Ali, her yerlerim ağrıyor. Nefes alamıyorum… Arkadaşlar nerde ?” diye sordu. Cevap vermekte zorlanan Ali’nin başı öne düştü, yutkundu, söyleyemedi. Ama başını kaldıran Seyit, tabyanın içler acısı halini görmüş, durumun vahametini anlamıştı. Bir- iki sendeledikten sonra ayağa kalkan Koca Seyit, bir çocuk gibi iç çekerek hüngür hüngür ağlıyordu.
                Fransız ve İngiliz gemileri Türk topçusunun menziline girmiş istihkâmlardan gelen yoğun ateş altında kalmıştı.Rumeli Mecidiye Tabyası’nda durum çok kötüydü. Kendisini çabuk toparlayan Koca Seyit, 3 numaralı topun başına geldi.Topun istikamet çarkı ve zinciri kırılmıştı. Niğdeli Ali şaşkınlık içerisinde Seyit’i izliyordu. Seyit acısından divane olmuş bir o tarafa bir bu tarafa koşturuyordu. Sonra mermilere doğru yöneldi. Ne yapmak istediğini anlayan Niğdeli Ali donup kalmıştı. Merminin altına giren koca pehlivan şaşkın şaşkın bakan Ali’ye “ Öyle bakacağına yardım et de şu mermiyi namluya sürelim” dedi. Niğdeli Ali’nin de yardımıyla 215 kıyyelik mermiyi tekbir getirerek omuzladı. Kendi etrafında dönmeye başlayan Ocean da diğer iki geminin akıbetine uğrayıp bir mayına çarparak battı. Gözlerine inanamayan Ali “Vurdun ! Vurdun !” diyerek bağırıyordu. Yüzbaşı Hilmi olanları görmüş fakat inanamamıştı. 3 numaralı topun namlusuna dokundu, namlu ateş gibiydi. Koca Seyit’e “Sen mi ateşledin bu topu ?” diye sordu. Seyitten önce Ali “Evet, komutanım 215 kıyyelik mermiyi de tek başına kaldırdı” deyince Yüzbaşı, kahraman askerini kucakladı tebrik etti. Olay aynı gün Müstahkem Mevkii Komutanlığı’na da bildirildi.
              18 Mart Zaferi’nden sonra Niğdeli Ali Soğanlıdere’de de savaştı. Burada sağ ayağından yediği 7 kurşun yarasıyla hastaneye götürüldü. Kurşunlar burada çıkarıldı fakat ömrü boyunca kendisine hatıra olacak bir iz bıraktı.Çanakkale Savaşları bitmeden Kafkas Cephesi’ne sevk edildi
Savaştan sonra kendi köşesine çekilen gazi, maaş ve madalya almadı. Devlet kapısına gitmeyi de kendine yakıştıramadı. Köyünde çiftçilik yaparak geçimini sağladı. Evlatlarını büyüttü.
Soyadı kanununda ÖZTÜRK soyadını aldı. Zamanında medrese eğitimi almış bir insan olarak köy camisinde imamlık yaptı. Kimseyi incitmek istemeyen, herkese nasihat eden dürüst bir insandı.Vasiyeti üzerine Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığına defnedildi.
Akcan Mir
Tarihçi/Eğitimci/Araştırmacı
Kaynak :
Ömer Arslan'dan alıntılar yapılmıştır.
Eğitimci-Çanakkale Savaşları Araştırmacısı
Kahraman Niğdeli Ali hakkındaki bilgiler, 14 Mayıs 2007 tarihinde oğlu Tahsin Öztürk ile yapılan görüşmeden derlenmiştir.
(Seyit Onbaşı ve Niğdeli Ali (Harp Mecmuası Kasım 1915 sayısı))